Federal Almanya’daki mevcut dış ticaret uygulamaları hem ulusal hem de Avrupa Birliği hukukuna dayanmaktadır. Ulusal düzeydeki düzenlemeler, Dış Ekonomik Faaliyetler YasasıAußenwirtschaftsgesetz-AWG) ve Dış Ekonomik Faaliyetler Yönetmeliği’ne
(Außenwirtschaftsverordnung-AWV) tabidir. Konu ile ilgili AB hukuku kısıtlamaları, ilgili AB düzenlemelerinde ve elektronik gümrük tarifesinde bulunabilir.
Malların serbest dolaşımına ve küresel ticarete rağmen, belli mallar ithalat ve ihracatta kısıtlamalara tabidir. Dış ticaret yönelik yasaklamalar ve kısıtlamalar temelde aşağıda sıralanan alanlardaki hakların korunması için gerçekleştirilmektedir:
Bununla birlikte belirli mallara bazı ülkeler için kısıtlamalar uygulanmaktadır.
Dış Ticaret Mevzuatı ile ilgili F. Almanya ve AB düzeyindeki ayrıntılı bilgilere aşağıdaki internet sayfaları üzerinden ulaşılabilir:
(https://ec.europa.eu/trade/import–and–export–rules/)
(https://www.bmwi.de/Redaktion/DE/Artikel/Aussenwirtschaft/aussenwirtschaftsrecht.html)
(https://www.zoll.de/DE/Fachthemen/Aussenwirtschaft–Bargeldverkehr/aussenwirtschaftbargeldverkehr_node.html)
(https://www.gtai.de/gtai–en/invest/investment–guide/the–tax–system/customs–and–importarrangements–65594)
Avrupa Birliği Ortak Dış Ticaret Politikası
Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler arasında tesis edilen Gümrük Birliği çerçevesinde, üye ülkeler üçüncü ülkelerden ithalatta ortak kurallar uygulamaktadır.
Bu çerçevede, ticaret politikası münhasıran Avrupa Birliği’nin yetki alanına girmekte ve “Ortak Ticaret Politikası (OTP)” olarak adlandırılmaktadır. OTP, ortak gümrük tarifeleri; çok taraflı, bölgesel ve ikili ticaret anlaşmaları; üçüncü ülkelere uygulanan tek taraflı tavizler ve ticari savunma araçlarını kapsamaktadır. OTP çerçevesinde, mal ticaretinin yanı sıra hizmetler, ticaretle bağlantılı fikri mülkiyet hakları ve doğrudan yabancı yatırımlar AB’nin münhasır yetki alanında yer almaktadır.
Bu doğrultuda: AB üyesi ülkelerce ortak gümrük tarifesi ve ticari savunma araçları uygulanmakta olup, ürünlere uygulanan gümrük vergileri ve varsa, ürünler üzerinde bulanan ticari savunma araçlarına TARIC CONSULTATION veri tabanı üzerinden erişilebilmektedir.
TARIC veri tabanı ürün bazında faaliyet göstermektedir. TARIC görüntüleme sayfasında ürün kodu (good code) kısmına bilgi edinilmek istenen ürünün GTIP kodu, Geliş/Varış Ülkesi (Origin/Destination) kısmına ise ürünün ihraç veya ithal edilmek istendiği ülke yazılmak suretiyle söz konusu ürüne dair mevcut tüm uygulama ve tüzüklere ulaşılabilir. Ürünün GTIP kodunu bilmiyorsanız gelişmiş arama (advanced search) sekmesinden metin bazında da arama yapılabilmektedir.
TARIC kullanılarak ne yapılabilir? • Ürüne dair gümrük uygulamaları ve kotalarına, gümrük muafiyetlerine; • Ürüne dair alınmış ticaret politikası önlemlerine (dampinge karşı uygulamalar, telafi edici önlemler vs.); • Ürüne yönelik alınmış ithalat veya ihracat kısıtlamalarına ulaşılabilir.
TARIC veri tabanına aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir: (https://ec.europa.eu/taxation_customs/dds2/taric/taric_consultation.jsp?Lang=en)
Access2Market üye ülkelerin ve AB’nin 120’den fazla ticaret ortağının AB ile dış ticareti kapsamındaki; • Gümrük Vergilerine; • Menşe Kurallarına; • Yürürlükteki Diğer Vergilerine; • İthalat Prosedürlerine; • Ürüne ilişkin Teknik Gerekliliklere; • Dış Ticaret istatistiklerine ilişkin detaylı bilgileri ihtiva eden bir veri tabanıdır.
Access2Market veri tabanına aşağıdaki adresten erişim sağlanabilir: (https://trade.ec.europa.eu/access–to–markets/en/home)
AB dışı ülkelerin AB ile olan ticari anlaşmalarına ve yararlanabildikleri gümrük muafiyetlerine aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir: (https://trade.ec.europa.eu/access–to–markets/en/non–eu–markets)
Üye ülkelerin pazar profillerine, ithalat prosedürlerine ve dış ticareti düzenleyen mevzuatı ile birlikte ticarete konu ürüne ilişkin teknik mevzuatına aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir: (https://trade.ec.europa.eu/access–to–markets/en/content/eu–market–0#tocms)
|
Access2Market veri tabanında mal ticaretinin yanı sıra hizmet ticareti ve e-ticarete ilişkin veriler de yer almaktadır. Bu bilgilere aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir:
(https://trade.ec.europa.eu/access–to–markets/en/content/services)
Access2Market veri tabanını daha etkin kullanmak adına Avrupa Komisyonunun organize ettiği sanal eğitim programlarına aşağıdaki adresten erişim sağlanabilir:
(https://trade.ec.europa.eu/access–to–markets/en/content/events–access2markets)
Ayrıca, AB tarafından üçüncü ülkelere karşı yürütülen ve tamamlanan damping, sübvansiyon ve korunma önlemleri soruşturmalarına aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir.
(https://trade.ec.europa.eu/tdi/index.cfm)
AB, ikili ticaret anlaşmaları bağlamında aktif bir ticaret politikası izlemektedir. AB tarafından yeni nesil serbest ticaret anlaşmaları (STA) ile mal ticaretinin yanı sıra, hizmetler, kamu alımları, fikri mülkiyet hakları, sürdürülebilir kalkınma gibi ticaret ile ilgili alanları da içeren kapsamlı STA’lar müzakere edilmekte ve akdedilmektedir. AB’nin STA’ları hakkında detaylı bilgiye aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir:
(https://ec.europa.eu/trade/policy/countries–and–regions/negotiations–and–agreements/)
AB, Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi (GTS) kapsamında Gelişme Yolundaki Ülke ve En Az Gelişmiş Ülkelere (EAGÜ) belirli dönemler için geçerli olacak şekilde tek taraflı olarak vergi tavizleri sağlamaktadır. Halihazırda uygulanan GTS Rejimi, düşük ve düşük orta gelirli ülkeler için gümrük tarifelerini tamamen ya da kısmen kaldıran Standart GTS Rejimi; sürdürebilir kalkınma ve iyi yönetişimin sağlanmasını teşvik etmek üzere GTS Rejimi ekinde sayılan Uluslararası Konvansiyonları onaylamaları ve uygulamaları şartıyla gelişmekte olan ülkeler için tarifeleri sıfırlayan GTS + ve silah ve mühimmat hariç olmak üzere en az gelişmiş ülkelerden gelen diğer malların vergisiz ve kotasız olarak AB pazarına girmesine imkan tanıyan Silahlar Hariç Her Şey (Everything But Arms-EBA) düzenlemelerini içermektedir. Güncel GTS yararlanıcısı ülkelerin listesine aşağıdaki adresten erişim sağlanabilmektedir:
(https://ec.europa.eu/trade/policy/countries–and–regions/development/generalised–scheme–ofpreferences/)
Bazı üçüncü ülkelerden gelen tekstil ve çelik ürünleri genellikle ithalat kotaları ile kısıtlanmakta ve ithalat lisansı gerektirmektedir. Lisanslarla ilgili daha fazla bilgi, ilgili prosedürlerden sorumlu olan Federal Ekonomi ve İhracat Denetimi (Bundesamt für Wirtschaft und Ausfuhrkontrolle-BAFA) web sitesinde mevcuttur. Örneğin; sağlık, silah veya nesli tükenmekte olan bitki ve hayvan türleri gibi insan sağlığı, kamu güvenliği veya çevre koruma açısından risk oluşturabilecek ürünlere özel ithalat kontrol düzenlemeleri uygulanır.
Herhangi bir ithalat yönetmeliğine veya lisansına bakılmaksızın, ithalatçıların ürünle ilgili kurallar hakkında bilgi sahibi olmaları gerekmektedir, çünkü Almanya’daki ticari işlemlere rehberlik eden yasal işlemler ve idari prosedürler, ithalatın yapıldığı ülkedeki yasalardan farklı olabilir. İthalatta uygulanan kısıtlamalar ve yasaklarla ilgili ayrıntılı bilgiler Gümrükler Genel Müdürlüğü internet sayfasında belirtilmiştir:
(http://www.zoll.de/EN/Businesses/Movement–of–goods/Import/Restrictions/restrictions_node.html).
Avrupa Komisyonu TARIC veri tabanı için:
(https://ec.europa.eu/taxation_customs/dds2/taric/taric_consultation.jsp?callbackuri=CBU–36&Lang=en).
Almanya Federal Cumhuriyeti Avrupa Birliği üyesi olduğundan dolayı, diğer üye ülkeler gibi Ortak Ticaret Politikasının en önemli aracını teşkil eden Ortak Gümrük Tarifesini (OGT) uygulamaktadır.
Türkiye-AB Gümrük Birliği
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği kapsamındaki ürünler için gümrük vergisi veya herhangi bir miktar kısıtlaması bulunmamaktadır. Gümrük Birliği 31 Aralık 1995 tarihinden beri yürürlükte olup, temeli 1963’te imzalanan Ankara Anlaşması ve 1970’de imzalanan Ek Protokol’e dayanmaktadır.
Gümrük Birliği, sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerini (sanayi payı itibariyle) kapsamaktadır. Gümrük Birliği sınırlarında üretilen ve elde edilen mallar ya da Gümrük Birliği’nde serbest dolaşıma sunulan mallar bu gümrük statüsünün kanıtı olan A.TR Belgesi eşliğinde Gümrük Birliği topraklarında herhangi bir yerde serbestçe dolaşma hakkına sahiptir.
Yasal Dayanaklar: – AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin Gümrük Birliği’nin son aşamasının uygulanmasına ilişkin 1/95 sayılı ve 22 Aralık 1995 tarihli kararı: (https://eur–lex.europa.eu/legal–content/EN/TXT/PDF/?uri=CELEX:21996D0213%2801%29&rid=2)
– AT-Türkiye Gümrük İşbirliği Komitesi’nin 1/2006 sayılı ve 26 Eylül 2006 tarihli AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 1/95 sayılı kararının uygulamasına ilişkin ayrıntıları düzenleyen karar (https://eur–lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:2006:265:0018:0038:en:PDF )
Gümrük Birliği, Amsterdam Anlaşması EK 1’de belirtilen tarım ürünleri ile Avrupa Kömür ve Çelik Anlaşması’nın kapsadığı kömür ve çelik ürünlerini kapsamamaktadır. Bu ürünler aşağıdaki yasal dayanaklar çerçevesinde tavizli bir rejimden yararlanabildikleri zaman bir menşe ispat belgesi ibraz edilmesi gerekmektedir (Movement Certificate-Dolaşım Belgesi-EUR.1 ve fatura beyanı).
Yasal Dayanaklar: – AT-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 25 Şubat 1998 tarihli ve 1/98 sayılı kararı ile tarım ürünleri ticaret rejimi hakkında 3 no.lu Protokol: (https://eur–lex.europa.eu/legal–content/EN/TXT/?uri=OJ:L:1998:086:TOC)
– Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki anlaşma uyarında Anlaşmanın 1. Protokolünü değiştiren 8 Temmuz 1991 tarihli Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kuran Anlaşma kapsamındaki ürünlerin ticaretiyle ilgili düzenlenen Ortak Komite’nin 2/99 sayılı kararı: (https://eur–lex.europa.eu/legal–content/en/TXT/?uri=uriserv:OJ.L_.2009.143.01.0001.01.ENG) |
AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI
İş insanlarımız tarafından Avrupa Birliği üyesi ülkelerin pazarına erişimde dikkate alınması gereken önemli bir husus Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde gerçekleşmekte olan ekonomik dönüşüm sürecidir.
Avrupa Birliği (AB), 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM)[1] ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. AB, bu hedefe ulaşmak için yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıklamıştır. Sanayiden finansmana, enerjiden ulaştırmaya ve binalardan tarıma uzanan bir dizi alanda AB politikalarında kapsamlı değişiklikler öngören Yeşil Mutabakat, Tek Pazar’ın tesisinden bu yana AB’nin en büyük girişimlerinden birisidir.
Bu kapsamda, AB’nin iklim, enerji, arazi kullanımı, ulaşım ve vergilendirme politikalarının 2030 yılına kadar 1990’daki seviyesine kıyasla %55 emisyon azalımı sağlanacak şekilde gözden geçirilmesi için “Fit for 55” (55’e Uyum) mevzuat değişikliği paketi2 Avrupa Komisyonu’nca 14 Temmuz 2021’de yayımlanmıştır.
Paketin uluslararası ticareti etkileyecek en önemli unsurlarından birisi Sınırda Karbon Düzenlemesidir3(SKDM/CBAM). 1 Ekim 2023 itibariyle yürürlüğe girmesi beklenen SKDM kapsamında, ilk aşamada, demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ürünleri için sera gazı emisyonlarının raporlaması yapılacak, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren ise AB’de yetkilendirilmiş ithalatçılar tarafından ithal edilen, düzenleme kapsamındaki ürünler için raporlanan emisyonlar temelinde karbon ücreti ödenmeye başlanacaktır. İş insanlarımızca uygulama esaslarını belirleyecek ikincil düzenlemelerin takibi önemlidir.
Yeşil Mutabakatın ana unsurlarından bir diğeri ise ilgili tüm ürün mevzuatına etki edecek olan döngüsel ekonomidir. Bu ana tema altında, 10 Mart 2020 tarihinde Yeni Sanayi Stratejisi[2], 11 Mart 2020 tarihinde ise Döngüsel Ekonomi Eylem Planı[3] açıklanmıştır. Böylece AB, hammadde temini aşamasından ürünlerin üretimi, tüketimi ve atık yönetimine dair döngüsel bir yaklaşım ile yeni kurallar getirileceğini açıklamış, elektronik ve bilişim teknolojileri, piller ve araçlar, ambalaj, plastikler, tekstil, yapı ve inşaat, gıda, su ve besinler öncelikli sektörler olarak belirlenmiştir.
Gümrük Birliği kapsamında ülkemizce uyum sağlanan ürün mevzuatında önemli değişiklikler getirecek olan ve 30 Mart 2022 tarihinde açıklanan Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi[4] ile gıda, yem ve medikal ürünler haricinde tüm ürün grupları için sürdürülebilirliğin bir norm olarak belirlenmesi amaçlanmıştır.
Bu çerçevede açıklanan Yeni Eko–Tasarım Tüzüğü Taslağı[5] ile ürünlerin AB piyasasına arzı için karşılaması gereken standartların sürdürülebilirlik ekseninde şekillendirilmesi, ürüne ilişkin söz konusu bilgilerin tüketici, piyasa gözetimi otoriteleri, geri dönüşüm sektörünce kolayca ulaşılabilir olmasını sağlamak üzere ürüne eşlik edecek “dijital ürün pasaportları” geliştirilmesi, zorunlu yeşil kamu alımları kriterleri getirilmesi amaçlanmıştır.
Bu çerçevede, AB’nin Döngüsel Ekonomi Eylem Planı kapsamında öncelikli ürün gruplarından başlamak üzere tüm ürünlere yönelik mevzuat tasarıları hazırlaması öngörülmekte olup, ilk aşamada batarya, tekstil, yapı malzemeleri, ambalaj ve ambalaj atıklarına ilişkin mevzuat taslakları/stratejiler yayımlanmıştır.
AB tarafından açıklanan Atık Sevkiyatı Tüzüğü Taslağı[6] ile ise AB bir taraftan üçüncü ülkelere kontrolsüz atık ihracatını kontrol altına almayı hedeflerken, AB içindeki mevcut atıkların da bir kaynak olarak ekonomiye kazandırılmasını amaçlamaktadır.
AB tarafından önümüzdeki dönemde açıklanacak mevzuat taslakları ile açıklanan taslakların son durumlarına ilişkin bilginin Döngüsel Ekonomi Eylem Planı[7] sayfasından takibi mümkündür.
Avrupa Birliği’nde yürürlükte bulunan gümrük vergilerine, internet aracılığıyla
(http://ec.europa.eu/taxation_customs/dds2/taric/taric_consultation.jsp?Lang=en) veya (http://trade.ec.europa.eu/tradehelp/) adreslerinden ulaşmak mümkün bulunmaktadır. Söz konusu bağlantı, eşya tanımı veya gümrük tarife istatistik pozisyonu (GTİP) bazında arama yapılmasına olanak tanımakta, ayrıca söz konusu ürüne ilişkin başka kısıtlamalar varsa onları da göstermektedir.
Öte yandan, 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın kabulü ve 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliği’nin yürürlüğe konulmasıyla, Türkiye ile AB arasında sanayi ürünleri ticaretinde gümrük vergileri sıfırlanmış ve Türkiye üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi uygulamaya başlamıştır. Türkiye-AB Gümrük Birliği, sadece sanayi ürünlerini ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsamakta, geleneksel tarım ürünleri ise kapsam dışı bulunmaktadır. İşlenmiş tarım ürünlerinde gümrük vergileri tespit edilirken, tarım payı ile sanayi payı ayrılmakta ve sadece sanayi payı vergi muafiyetine tabi tutulmaktadır.
KDV mükellefi mal veya hizmet sağlayan Alman firmaları veya ithalatçılarıdır. Ancak, vergi nihai aşamada tüketiciye yansıtılmaktadır. Almanya’da standart KDV oranı %19’dur. Ancak bu oran, temel gıda ürünleri, kitap, gazete gibi kültürel yayınlar, bazı sağlık ürünleri gibi ürünlerde %7 olarak uygulanmaktadır. KDV tutarının faturalarda ayrıca belirtilmesi zorunludur.
Ülkemize ya da diğer ülkelere karşı uygulanan anti damping vergilerine
(http://trade.ec.europa.eu/tdi/completed.cfm) adresinden, ÖTV oranlarına
(https://ec.europa.eu/taxation_customs/business/excise–duties–alcohol–tobacco–energy_en) adresinden ulaşılabilmektedir.
Almanya’da girişim ve yatırım faaliyetleri ile ilgili vergi çeşitleri gelir vergisi, kurumlar vergisi, ticari işletme vergisi ile katma değer vergisi-KDV’dir.
Gelir Vergisi (Einkommensteuer): Alman Gelir Vergisi Kanunu, verginin konusu içerisine giren gelir unsurlarını; ziraat ve ormancılık gelirleri, ticari kazançlar, serbest meslek kazançları, ücretler, sermaye gelirleri, kiralama ve leasing gibi gelirler ve diğer gelirler (Örneğin; emekli aylıkları, spekülasyon karları vb.) olmak üzere yedi gruba ayırmıştır.
Gelir vergisi tarifesi mükelleflerin kişisel özelliklerini dikkate alan artan oranlı bir yapıya sahiptir. Tarife oranları %0’dan %45’e kadar değişmektedir. Vergi tarifesinde belli bir tutara kadar gelire %0 oranı uygulanarak vergi dışı bırakılmakta ve kişilerin gelirlerine uygulanacak olan vergi oranı sahip oldukları gelir seviyesine ve medeni durumlarına göre değişmektedir.
Mevzuata göre evli çiftlerin gelirleri isteğe bağlı olarak birleştirilir ve bir beyanname vermek suretiyle vergiye tabi tutulur. Ancak eşler ayrı olarak vergilendirmeyi isteme hakkına da sahiptirler. Bakıma muhtaç, örgün ve mesleki eğitimde bulunan (25 yaşına kadar) ve 18 yaşını doldurmamış çocukların gelirleri anne veya babanın geliri ile birlikte vergilendirilir.
Gelir vergisinden ayrı olarak elde edilen gelir üzerinden 1990 yılında Doğu ve Batı Almanya’nın birleşilmesi üzerine %5,5 oranında Dayanışma Zammı (Solidaritatzuschlag) kesilmekte ve bir de gelir vergisi mükellefleri, kiliseye de üye iseler, kilise vergisi ödenmektedir.
İkametgahı ya da sakin bulunduğu yer Almanya olan her kişi, geniş anlamda gelir vergisi yükümlüsüdür. Bununla birlikte ikametgahı ya da sakin olduğu yer Almanya dışında olan şahısların, Almanya içinde elde ettikleri gelirler hakkında sınırlı bir biçimde (dar anlamda) vergi yükümlülükleri vardır.
Gelir vergisinde elde edilen kazançlar şu şekilde hesaplanır. Elde edilen gelirlerden bu gelirlerle bağlantılı olan giderler çıkartılır (vergi kanununda belirtilen durumlarda). Bu miktardan bazı farklı ve özel olan giderler belli bir miktarda düşülür (örneğin bazı sigortalar) ve kalan miktardan kişisel gelir vergisi ödenmek zorundadır.
Özellikle giderler Türk ve Alman vergi sistemlerinde farklı olabilmektedir. Özellikle giderlerin tanınması için Almanya´da birçok detaya dikkat etmek gerekebilir. Türkiye´de gider olmayan ödemeler, Almanya´da kişisel gelir vergi beyannamesinde gider olarak düşülebilir.
Almanya´da ücretler yıl bazında hesaplanarak aylık stopajlar ödenir. Bu yüzden gerçek kişiler ücret dışında başka gelirleri olduğu takdirde yıllık gelir vergi beyannamesi vermek zorundadırlar. Ücretten başka kazancı olmayan bir vatandaş için gelir vergisi beyannamesi verilmesi zorunlu değildir ancak bazı giderleri düşebilmek adına avantajlı olabilmektedir.
24 Ocak 2012 tarih ve 28183 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 1 Ağustos 2012 tarihinde yürürlüğe giren Almanya ve Türkiye arasında yapılan “Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması” gereğince mükellef iki ülkede de vergi ödediği takdirde, bu vergiyi ikamet edilen ülkede belirli şartlar altında vergiden düşebilmektedir.
Kurumlar Vergisi (Körperschaftsteuer): Kurumlar vergisi, tüzel kişilerden alınmakta olup ödenmiş ve dağıtılmış kârın %15’ini karşılamaktadır. Sermaye şirketlerine yapılan kâr dağıtımları, kurumlar vergisi kapsamında değildir. Gerçek kişilere (kişiler ve şahıs şirketleri hissedarları) yapılan dağıtımlarda ise çifte vergilendirmenin önlenmesi amacıyla yarım gelir usulü (Halbeinkünfteverfahren) uygulanarak dağıtılan kârın sadece yarısı vergilendirilir. Zira bu tutar üzerinde, daha önce dağıtılmış kâr payı olarak kurumlar vergisi tahakkuk etmiştir.
Ticari ve Sınai İşletme Vergisi [Gewerbesteuer]: Almanya’da faaliyet gösteren her işletme, işletme vergisine tabidir. Burada, vergi yükümlüsü işletme sahibi, yani kendi hesabına firmayı işleten kişidir. Bu vergi tutarı, işletmenin mali gücü ve her belediyenin kendisine göre belirlediği orana göre değişmektedir. Buna uygun olarak da işletme vergisi olarak belirlenmiş sabit bir vergi oranı bulunmamakta, bunun yerine ödenmesi gereken bu vergi tutarı, işletme kârı ile her belediyenin kendisine göre belirlediği orana göre değişmektedir. Belediyeden belediyeye değişen bu oran %13-20 arasında yer almaktadır.
Katma Değer Vergisi (Umsatzsteuer): Bir işletmenin faaliyetleri çerçevesinde belirli bir bedel karşılığında ifa ettiği mal üretimi ve hizmetlerden katma değer vergisi alınmaktadır. İşletme, kendisine faturada belirtilmiş olan katma değer vergisini ön vergi olarak, kendi vergi borcundan mahsup edebilir. Buna müsaade etme yetkisi ise vergi idaresindedir. Almanya’da katma değer vergisi oranı %19’dur. İndirimli oran (%7), gıda maddeleri, kitap ve gazete, otel, bilim ve sanat alanında kullanılan mal ve hizmetler için geçerlidir.
Avrupa Birliği kuralları gereğince bazı sanayi ürünlerinin Almanya’ya (veya herhangi bir AB ülkesine) ihraç edilebilmesi için, üzerinde CE İşareti bulunması zorunludur. Bu işareti taşıması gerektiği halde taşımayan bir ürünün AB üyesi ülkelere ihracatı mümkün değildir.
CE, “Communauté Européenne” (Avrupa Topluluğu) anlamına gelir ve ilgili tarafın mallarının Avrupa güvenlik standartlarına uygun olarak başarılı bir şekilde üretildiğini gösterir.
Ürünlerin, CE işaretli olarak piyasaya sunulmasından üretici sorumludur. Ancak, eğer üretici ya da üreticinin yetkili temsilcisi Avrupa Birliği içinde değilse, bu sorumluluğu ithalatçı yerine getirmek zorundadır. Bir başka deyişle, ithalatçı ithal ettiği ürünlerin AB normlarına uygun olduğunu garanti etmek zorundadır.
Her bir AB üyesi devlet, CE işaretinin doğru bir şekilde kullanıldığından ve CE işaretli ürünlerin tüketiciler için gerçekten güvenli olduğundan emin olmak için piyasa gözetim birimleri oluşturmuştur.
F.Almanya’da yetkili kurum “Bundesanstalt für Arbeitschutz und Arbeitsmedizin”dır
(https://www.baua.de/EN/Home/Home_node.html).
Avrupa Birliği’nin Ürünlere Dair Teknik Mevzuatı
Bir ürünün Avrupa Birliği (AB) pazarına girebilmesi için AB’nin tüzük, direktif vb. adlar ile meydana getirdiği (EURLEX internet sayfasından ulaşılabilen) teknik mevzuata uygun olarak üretilmesi ve piyasaya arz koşullarını sağlaması gerekmektedir. AB’nin teknik mevzuatı, tüm ürünler için temel kuralları belirleyen yatay mevzuatın yanı sıra, ürünlere ilişkin teknik düzenlemelerden (örn: oyuncaklar, makineler, asansörler, tıbbi cihazlar, yapı malzemeleri, kimyasallar vs.) oluşmaktadır. Bunun haricinde, AB içinde ortak bir düzenlemeye tabi olmayan (kırtasiye ürünleri, mobilyalar, saatler vs.) ürünler yönünden üye ülkeler kendi düzenlemelerini yapmakta serbesttir.
Ülkemiz, Gümrük Birliği gereğince AB’nin ürünlere ilişkin teknik mevzuatını ve sistemini uyumlaştırmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye AB’nin CE İşareti, onaylanmış kuruluşlar, piyasa gözetimi ve denetimi, AB’nin ortak bir düzenlemesi olmayan alanda karşılıklı tanımaya dair kurallarını ve ürünlere ilişkin (sektörel) mevzuatını ulusal mevzuatına aktarmıştır. Ülkemiz, AB’nin ürünlere ilişkin mevzuatındaki güncellemeleri de takip ederek bilahare ulusal mevzuatına yansıtmaktadır.
Ülkemizde, AB mevzuatı kapsamında atanmış onaylanmış kuruluşların listesi ise güncel olarak AB’nin Yeni Yaklaşım Onaylanmış Kuruluş Bilgi Sistemi’nde (NANDO–http://ec.europa.eu/growth/toolsdatabases/nando/) yayınlanmaktadır.
Sonuç olarak, ortak bir AB mevzuatı bulunan ürünler yönünden ulusal mevzuatımızı uyumlaştırdığımız ölçüde veya düzenlenmemiş alanda yer alan ürünler yönünden Türk ürünlerinin AB’de ilave test/belgelendirmeye ihtiyaç olmaksızın AB menşeli ürünlerle eşit muameleye tabi tutulması ve malların serbest dolaşımı ilkesi kapsamında ithalat kontrollerine tabi tutulmaması gerekmektedir. Bu kapsamda, Türkiye’de üretilen ürünler, AB’de üretilmiş ürünlere eşdeğer güvenlik ve kalite düzeyini sağlamaktadır.
AB teknik mevzuatına ilişkin ayrıntılı bilgi edinmek için (abteknik@ticaret.gov.tr) adresinden irtibata geçilebilir.
Diğer yandan Alman firmaları tarafından, yasal bir zorunluluk bulunmamasına karşın, Almanya’da verilen ilave bir takım performans veya kalite işaretleri talep edilebilir. Bunlardan özellikle, mekanik ürünler için GS (Gepruefte Sicherheit) işareti ve elektrikli ürünler için VDE (Verband Deutscher Elektrotechniker) işareti önem taşımaktadır. Bu işaretlerin kullanımı yalnızca belli durumlarda zorunlu olup, genelde yasal bir zorunluluk yoktur.
GS işaretine ilişkin standartlar, Alman Standartlar Enstitüsü DIN (Deutscher Industrie Normenausschuss) tarafından derlenmektedir. VDE işaretine ilişkin standartlar ise, VDE Verlag GmbH firmasından veya VDE Birliği’nden temin edilebilmektedir.
(https://www.zoll.de/EN/Businesses/Movement–of–goods/Import/Restrictions/Goods/Product–safety/productsafety_node.html).
AB ürün standartları ile ilgili bilgiler ise; (https://europa.eu/youreurope/business/productrequirements/index_en.htm) internet sayfasından temin edilebilir.
AB ve Ürün Standartları
Bazı ürünler menşeine bakılmaksızın Avrupa Birliği’nin getirdiği zorunluluklar sebebiyle birtakım mevzuatlarla sınırlandırılmıştır. Diğer taraftan, bütün Birlik ülkeleri için özellikle adil rekabeti destekleyici çeşitli garanti sistemleri bulunmaktadır. ISO 9000 serisi ve HACCP kaliteyi garantileyen ve rekabet faktörünü ön plana çıkaran bir uygulamadır. Çevre üzerine ISO 14000 serisi ve OHSAS 18001 teknik özelliklerine göre iş kazalarını önleme sertifikası da her geçen gün daha önem kazanmıştır. GLOBALGAP (eski adıyla EUREPGAP) sertifikasının alınması zorunlu olmamakla birlikte ürün satın almada tercih nedenidir.
AB kuralları gereğince bazı sanayi ürünlerinin AB pazarına girebilmesi için AB teknik mevzuatına uyumlu olması gerekmektedir. CE işareti bu kapsamdaki uygulamalardan biridir. Birçok sanayi ürününde CE İşareti (https://ec.europa.eu/growth/single–market/ce–marking_en) bulunması zorunludur. Ürünlerin, CE işaretli olarak piyasaya sunulmasından imalatçı sorumludur. Ancak, eğer imalatçı ya da imalatçının yetkili temsilcisi Avrupa Birliği içinde değilse, bu sorumluluğu ithalatçı yerine getirmek zorundadır. Diğer bir anlatımla, ithalatçı ithal ettiği ürünlerin AB mevzuatına uygunluğunu temin etmek zorundadır.
Ürünlerin piyasaya arz edilmesine ilişkin akreditasyon ve piyasa gözetimi ve denetimi işlemleri AB’nin 765/2008/EC sayılı Tüzüğü ile 2019/1020/EU sayılı Tüzüğü’ne göre yürütülmektedir. Anılan mevzuat, AB gümrüklerinde kontrolleri, CE İşareti ve akreditasyonunun yanı sıra üye devletlerde piyasa gözetimi ve denetimine yönelik hükümler ihtiva etmekte olup üye ülkeler tarafından işbirliği içinde uygulanmaktadır.
AB genelinde gıda ile ilgili genel prensiplerin ve temel düzenlemelerin çerçevesini belirleyen 178/2002/EC sayılı Tüzük doğrultusunda Genel Gıda Yasası uygulanmaktadır. 2002 tarihli düzenlemeyle, aynı zamanda, AB Gıda Güvenliği Otoritesi kurularak gıda güvenliği konusunda uygulanması zorunlu prosedürler belirlenmiştir. Genel Gıda Yasası, gıdaların izlenebilirliği konusunda da hükümler içermektedir ve düzenlediği ana başlıklar Ocak 2005 tarihinde uygulamaya girmiştir.
Üçüncü ülkelerden ithal edilen taze meyve ve sebzelerin sevkiyatının AB pazarlama standartları ve diğer eşdeğer standartlara uygun olması gerekmektedir. Bu yönde, 543/2011/EU sayılı Tüzük taze meyve ve sebze ithalatı ile ilgili genel ve spesifik pazarlama standartlarını belirlemektedir.
Almanya’da uygulamada bulunan ve federal hükümet, yerel hükümetler veya diğer kuruluşlarca düzenlenen standartlar, teknik düzenlemeler ve belgelendirme sistemi ile ilgili bilgilerin, Alman Standartlar Enstitüsü (DIN) ve Federal Hükümet işbirliği ile kurulan Alman Teknik Kurallar Bilgi Merkezi’nden temin edilmesi mümkündür:
Deutsches Informationszentrum fuer technische Regeln (DITR)
(Alman Teknik Kurallar Bilgi Merkezi)
E-posta: postmaster@din.de
İnternet Sayfası: https://www.dinsoftware.de/de/normeninformationen/ditr–datenbank; https://www.din.de/en
AB ve Uygunluk Değerlendirme
Standartlara uygunluk değerlendirme adımı AB mevzuatına uygunluğun sağlanmasında zorunlu bir adımdır. Burada amaç üretimin her aşamasında gerekli koşullara uyumun sağlanması ve nihai ürünün kabulünün kolaylaştırılmasıdır.
AB ürün mevzuatı üreticilere ürünlerinin kullanımı sırasında oluşabilecek risk düzeyine göre uygunluk değerlendirme aşamasında bir miktar seçme hakkı sunmaktadır. Bu seçenekler öz sertifikasyon, tip inceleme ve ürün kalite kontrol sistemi, tam kalite güvencesi olabilmektedir.
AB üyesi ülkelerin uygunluk değerlendirme kuruluşları listesi AB Komisyonu web sitesinde yer almaktadır (NANDO- http://ec.europa.eu/growth/tools–databases/nando/ ).
Nihai ürünün pazara girişini kolaylaştırmayı sağlayan bazı zorunlu olmayan değerlendirme programları da bulunmaktadır. Bunlar hakkında bilgi CEN (Avrupa Standardizasyon Komitesi),
CENELEC-Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (https://www.cencenelec.eu/Pages/default.aspx) ve ETSI-Avrupa Telekomünikasyon Standartları Kurumu’ndan (https://www.etsi.org/) temin edilebilir.
Paketleme ve etiketleme işlemleri yapılırken, ürünlerle ilgili yasal gerekliliklerin yanı sıra, tüketici güvenliği ve çevrenin korunması gibi talepler de göz önünde bulundurulmalıdır. Avrupa Birliği’nde ve F. Almanya’da tüketicinin korunması ve bilgilendirilmesi büyük önem taşıdığından, ürün etiketleme konusunda kesin düzenlemeler vardır.
Almanya’da Ambalaj Yasası 2019 yılı itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Anılan yasanın temel amacı, ambalajların çevreye verdiği zararı en aza indirmektir. Özellikle, ambalajlanmış ürün üreticileri ve distribütörleri ilgili yasadan etkilenmektedir. Alman Ambalaj Yasasına yönelik uygulamalar Avrupa Birliği’nin 94/62/EG sayılı Ambalaj Mevzuatına uygun bir biçimde kademeli olarak hayata geçirilmiştir. 3 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla AB mevzuatında yer alan Tek Kullanımlık Plastik Mevzuatı ((EU)2019/904) ve Atık Çerçeve Mevzuatı (2008/98/EG) Alman yasasına göre uyarlanmıştır.
Bu çerçevede, Ambalaj Yasası kapsamında 3 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla çevrede sıklıkla atıklarına rastlanan tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanımına yasak getirilmiştir. Bu doğrultuda, genişletilmiş polistirenden oluşan tek kullanımlık bıçak, tabak, pipet, kulak pamuğu, balon çubuğu ve içecek kaplarının dolaşıma sürülmesine müsaade edilmemektedir.
Kullanımına izin verilen ürünler arasında farklı içecek kapları, ıslak mendiller, hijyenik pedler ve filtreli tütün ürünleri yer almaktadır. Ancak Tek Kullanımlık Plastik Etiketleme Yönetmeliği çerçevesinde, anılan ürünlerin ambalajında uyarıcı bir etiket bulunması şartı getirilmiştir. Söz konusu etiketin, ilgili ürünün plastik oranı ve çevreye uygun olmayan bir biçimde imha edildiğinde doğacak sonuçlara yönelik bilgi içermesi beklenmektedir. Aynı zamanda belirtilen tarih itibarıyla nihai satıcıların, özel ve ticari nihai tüketicileri ambalajı iade etme seçeneklerine, anlamına ve önemine yönelik bilgilendirme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Ayrıca, 2019 yılından bu yana geçerli olan LUCİD Ambalaj Siciline (Registration in LUCID, https://www.verpackungsregister.org/en/) kayıt olma zorunluluğuna yönelik yeni bir düzenleme getirilmiş olup, yurtdışında faaliyet gösteren ve Almanya’da şubesi bulunmayan üreticilere vekil tayin etme kolaylığı sunulmuştur. Bu minvalde vekil tayin edilen kişi, LUCID Ambalaj Siciline kayıt olma işlemi haricinde, üreticinin Ambalaj Yasası çerçevesinde diğer sorumluluklarını yerine getirebilecektir. Vekaletin yazılı ve Almanca dilinde hazırlanması öngörülmekte olup, yetkili tayin edilecek kişinin Almanya’da yerleşik bir tüzel kişilik olması gerekmektedir.
Bunun devamında, 1 Ocak 2022 tarihi itibarıyla üretici ve distribütörler tüm ambalajlara yönelik geri alma ve geri dönüşüm gerekliliklerini yerine getirdiklerini kanıtlamak zorundadır. Her yıl 15 Mayıs tarihine kadar bir önceki yıl içerisinde dolaşıma sürülen, iadesi kabul edilen ve geri dönüşümü gerçekleşen ambalajların malzeme türü ve kütlesine göre belgelenmesi gerekmektedir, ancak belgeleme zorunluluğu sadece üreticiye ve distribütöre fiilen iade edilen ambalajlar için geçerlidir. Bununla birlikte, 0,1 ila 3,0 litre arası tek kullanımlık plastik içecek şişelerine depozito uygulama zorunluluğu getirilmiştir. Bu çerçevede, içecek türüne göre değil, şişe türüne göre hareket edilmektedir. Hali hazırda 01 Ocak 2022 tarihine kadar dolaşıma sürülmüş ürünlerden oluşan stoklara yönelik 01 Temmuz 2022 tarihine kadar depozitosuz satış izni verilmiştir. Süt ve süt ürünleri ambalajlarının geçiş süreci daha uzun tutulmakta olup, anılan ürünlerin depozitosuz satışına 01 Ocak 2024 tarihine kadar müsaade edilecektir.
Öte yandan, 1 Temmuz 2022 tarihinde başlamak suretiyle, elektronik pazaryerleri ve sipariş karşılama hizmeti sağlayıcıları (fulfillment service provider) üreticilerin kayıt ve sisteme dahil olma yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği hususunda kontrol sağlamak durumundadır. Uygulamaya riayet edilmemesi durumunda, satış yasağı getirilebilir. Aynı zamanda anılan tarih itibarıyla, Ambalaj Siciline kayıt olma zorunluluğu genişletilmiş olup, bazı üretici ve distribütörleri de kapsamaktadır.
01 Ocak 2023 tarihi itibarıyla ise, tek kullanımlık gıda ambalajlarına alternatif olarak, yeniden kullanılabilir ambalajların kullanılması şartı getirilmiştir. Anılan ambalajların üzerinde tüketiciyi uyarıcı etiketlerin bulunması gerekmekte olup, tek kullanımlık ürünlerin fiyat segmentinde sunulması öngörülmektedir. Buna karşın, 80 m² altında ve azami 5 çalışan istihdam eden işletmeler için yeniden kullanılabilir ambalaj sunma zorunluluğu bulunmamaktadır. Anılan türdeki işletmeler farklı alternatifler ile satışlarını sürdürebilmektedir.
Sonuç itibarıyla, Ambalaj Yasasının ana aktörleri üreticiler ve üretici olarak tanımlanan satıcı veya distribütörler olmaktadır. Bu çerçevede, üreticilerin ilgili yasa kapsamında birçok sorumluluğu yerine getirmesi beklenmektedir. Sorumluluklar arasında, Ambalaj Sicil kaydının ve sisteme katılımın sağlanması, ambalaj atıklarının geri alınması, geri dönüştürülmesi ve düzenli olarak ambalaj miktarlarının bildirilmesi yer almaktadır. Ambalaj Yasasının ihlal edilmesi durumunda, 200.000 avroya kadar para cezası öngörülmektedir. Ayrıca, üretici yükümlülüklerine ilişkin olarak, sistem katılımını gerektiren ambalajlar (B2C) ile sistem katılımını gerektirmeyen ambalajlar (B2B, nakliye ambalajları ve diğer ambalajlar) arasında ayrım yapılmaktadır. Sistem katılımını gerektiren ambalajlara yönelik yerine getirilmesi gereken sorumluluklar diğer ambalaj türlerine göre daha yüksektir
(https://www.verpackungsregister.org/en/).
Bütün ürünleri kapsayan genel bir ambalajlama, paketleme ve etiketleme mevzuatı mevcut değildir. Her ürün için farklı bir düzenleme söz konusudur. Özellikle gıda ürünleri, tekstil, elektrikli ve elektronik ekipmanlar, kimyasal ürünler, kozmetik, oyuncak gibi ürünler bunlardan birkaçıdır.
Söz konusu bilgiler aşağıdaki internet adreslerinden temin edilebilir: – EU Labels
(https://ec.europa.eu/info/business–economy–euro/product–safety–and–requirements/eu–labels_en) – Product Labelling and Packaging
(https://eur–lex.europa.eu/summary/chapter/consumers/0905.html?root=0905)
– Alman Paketleme Yasası VerpackG
(https://verpackungsgesetz–info.de/en/)
AB ve Ambalaj, Paketleme, Etiketleme
Tüketicinin korunması göz önünde tutularak, AB içerisinde sadece AB etiketleme mevzuatına uyan ürünlerin pazarlanmasına izin verilmektedir. AB etiketleme mevzuatı, gıda, ev gereçleri, ayakkabı, tekstil vb. sektörler için zorunlu etiketleme standartları koymaktadır.
Paketleme ve ambalajlama, tüketici sağlığı ve çevrenin korunması amacıyla, AB tarafından belirlenen kurallara uygun yapılmak zorundadır. Paketleme ve ambalajlamaya ilişkin temel AB mevzuatı şunlardır: • Direktif 94/62/EC (OJ L-365 31/12/1994); paketleme ve paket artıklarına dair genel kurallar. • Tüzük 1935/2004/EC (OJ L-338 13/11/2004); gıda maddeleriyle temas eden malzemelere dair özel kurallar. • Direktif 2000/29/EC (OJ L-169 10/07/2000); ağaç ve diğer bitkilerden yapılan paketlere uygulanacak bitki sağlığı kuralları.
AB içerisinde pazarlanan ambalajlar, çevrenin korunmasına yönelik konulan genel kuralların yanı sıra tüketici sağlığı için herhangi bir riski önlemek amaçlı özel hükümleri yerine getirmelidir (EU Labels: https://ec.europa.eu/info/business–economy–euro/product–safety–and–requirements/eu–labels_en).
AB, üye ülkelerde gönüllülük esasına bağlı olarak, 66/2010/EC sayılı Tüzük ile Çevre Etiketi (Eco-label) düzenlemesi geliştirmiştir. Çevre Etiketi ile ilgili bilgi (http://ec.europa.eu/environment/ecolabel/) linkinden edinilebilir.
|
Gıda Ürünlerinde Etiketleme: Almanya’ya gıda ürünleri ihraç etmek isteyen ihracatçılarımızın, etiketleme ve ürünün gerek Alman gerekse AB düzenlemelerine uygunluğunun belirlenmesi açısından, bu ülkedeki bir gıda laboratuvarına başvurmaları yararlı olabilecektir. Gıda Laboratuvarları ile temasa geçmek bakımından Alman Federal Gıda Kimyacıları Birliğinin adresi aşağıda verilmiştir.
Bundesverband der Lebensmittelkontrolleure Deutschlands (BVLK)
(Alman Federal Gıda Kontrolörleri Birliği)
E-posta: lebensmittelkontrolle@bvlk.de
İnternet: http://www.lebensmittelkontrolle.de
Yeşil Nokta Sistemi: Ambalajların geri kazanılmasını sağlayan bir sistemdir. Yeşil Nokta işareti taşımayan nakliye ve tüketici ambalajlarının Almanya’ya ithali mümkün değildir. Almanya’da Yeşil Nokta sembolünün kullanılabilmesi için, üretici veya ithalatçının, ürünün paketleme türü ve miktarına bağlı olarak bir ücret ödemesi gerekmektedir. Konuya ilişkin olarak ihracatçılarımızın Almanya’daki ithalatçıları veya “Duales System Deutschland GmbH (DSD)” ile temasa geçmelerinde yarar bulunmaktadır.
Duales System Deutschland GmbH (DSD)
Internet: www.gruener–punkt.de
Piyasaya arz edilen tüm ürünlerin güvenli ve kaliteli olmasını sağlamak ülkelerin en temel öncelikleri arasındadır. Bu amaçla, ürünlerin uyması gereken teknik kriterler (standartlar ve teknik düzenlemeler) ile ürünlerin bu kriterlere uygun üretildiğini belgeleyen uygunluk değerlendirmesi işlemlerine günümüzde daha fazla başvurulmaktadır. Standartlar, teknik düzenlemeler ve uygunluk değerlendirmesi prosedürleri, sınai, ekonomik ve ticari gelişmeye katkıda bulunan, insan can ve mal güvenliğini korumayı amaçlayan, modern ekonominin ve standardizasyon sisteminin temel taşlarıdır.
Bununla birlikte, standartlar, teknik düzenlemeler ve uygunluk değerlendirmesi işlemleri çoğu zaman insan sağlığı ve güvenliği gibi meşru amaçların ötesinde ticarette teknik engeller olarak adlandırılan ve uluslararası ticaretin serbest akışını olumsuz etkileyen engellere yol açmaktadır. Uluslararası kabul görmüş standartlardan farklı teknik kriterler belirlenmesi ve gerektiğinden katı test ve belgelendirme işlemlerinin zorunlu kılınması bu alandaki en önemli sorunlardır. Şeffaf bir şekilde kabul edilmeyen ve uygulanmayan bu düzenlemeler ihracatçı firmalar açısından ek külfet ve maliyetlere de yol açmakta ve rekabet edebilirliklerini güçleştirmektedir. İhracatta karşılaştığımız ticarette teknik engellerin önlenmesi, sürdürülebilir ihracat artışının sağlanması açısından da önemlidir.
Bu kapsamda, T.C. Ticaret Bakanlığı Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü internet sayfasında konu ile ilgili ayrıntılı bilgi mevcuttur (https://teknikengel.gov.tr/). Ticarette Teknik Engeller İnternet Sitesi, ihracatçılarımızın ticarette teknik engeller alanında yararlanacağı ve etkin olarak kullanacağı temel bir platform olarak yapılandırılmıştır. Bu çerçevede; ihracata konu ülkenin ticarette teknik engeller uygulamaları hakkında bilgi sahibi olunabilmekte, ihtiyaç duyulan ülke mevzuat ve uygulamaları hakkında ilave bilgiler Bakanlığımızdan talep edilebilmekte ve ihracatta karşılaşılan ticarette teknik engeller interaktif olarak Bakanlığımıza bildirilebilmektedir. Ticarette Teknik Engeller İnternet Sitesine üyelik suretiyle ilgilenilen ülke ve ürün gruplarına ilişkin taslak düzenlemeler e-posta ile günlük olarak gönderilmektedir. Ayrıca, firmalarımız ihracatlarını olumsuz etkileyebilecek diğer ülke düzenlemelerini taslak aşamasında öğrenip yorum yapabilmektedir. Ticarette Teknik Engeller İnternet Sitesine üyelik ücretsizdir.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nde fikri mülkiyet sıkı bir biçimde koruma altına alınmıştır. Bu koruma fikri mülkiyet haklarının tescili ile gerçekleşir.
AB ve Fikri Sınai Mülkiyet Hakları
Avrupa Birliği Fikri Sınai Mülkiyet Hakları Ofisi-EUIPO, AB patentinden ve kayıtlı Avrupa Birliği tasarımlarından sorumlu AB kuruluşudur. Bu kuruluş, ulusal ve bölgesel faaliyet gösteren Fikri Sınai Mülkiyet Ofisleri, kullanıcı grupları, Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve diğer uluslararası kuruluşlarla ortak çalışmaktadır (https://euipo.europa.eu/ ).
Fikri mülkiyet haklarının korunmasında Almanya’da en önemli kuruluş, marka ve patentlerin tescil edildiği Alman Patent ve Marka Dairesi’dir (Deutsches Patent-und Markenamt-DPMA). DPMA idari birim olarak Federal Adalet Bakanlığı’na bağlıdır. Merkezi Münih’te bulunan kuruluşun ayrıca Berlin ve Jena’da da ofisleri bulunmaktadır. Almanya’da teknik ve ticari yenilikler ile ilgili fikri mülkiyet haklarının korunması, Alman Patent ve Marka yapılacak bir başvuru ile patent, faydalı model, marka ve dizayn şeklinde tescil ettirilebilir.
Fikri mülkiyet haklarının tescilinde Almanlar ve yabancılar için aynı şartlar geçerlidir. Ancak Almanya’da ikametgahı ve oturumu olamayanların başvurularının imzalanması için vekaleten bir patent avukatının bulunması gerekmektedir.
Türk firmaların Avrupa’daki ticari faaliyetleri, özellikle de Türkiye – Almanya arasında gittikçe artan ithalat ve ihracat ilişkileri, Türk markaların uluslararası düzeyde korunmasını gerektirmektedir. Markanın Almanya ve Avrupa Birliği ülkelerinde korunması farklı tescil prosedürleri ile mümkündür.
Marka Alman Patent ve Marka Dairesi’ne yapılacak başvuru ile ulusal düzeyde korunabileceği gibi, Almanya dışında başka ülkelerde de korunmak isteniyorsa Alman Patent ve Marka Dairesi aracılığıyla Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı’na yapılacak başvuru ile uluslararası olarak tescil ettirilebilir.
Tescilli marka korumasından sadece Almanya ve birkaç ülke ile sınırlı kalmadan tüm Avrupa Birliği ülkelerinde yararlanılmak isteniyorsa Avrupa Birliği İç Pazar Uyum Ofisi’ne Topluluk Markası başvurusu yapılabilir. Türk vatandaşlarının da topluluk markası için başvuru hakkı bulunmaktadır.
Patent Yasası: Patentgesetz (PatG)
Patent Yönetmeliği: Patentverordnung (PatV)
DPMA: (https://www.dpma.de/english/index.html)
Patent Application: (https://www.dpma.de/english/patents/application/index.html)
Dağıtım kanalı seçimi için çeşitli olasılıklar vardır. Bütçe ve maliyetler, ürünlerin niteliği, pazarın durumu ve şirketin büyüklüğü dağıtım kanallarının seçiminde belirleyici faktörlerdir.
Almanya’da yürürlükte bulunan kanunlar, ülkedeki ithal mallarını dağıtmak için kullanılan araçlara herhangi bir kısıtlama getirmemektedir. Yabancı işletmeler, ürünleri için en uygun dağıtım kanallarını kendileri belirleyebilmektedirler.
En yaygın dağıtım kanalları toptancılık, perakendecilik, ticari acenteler ve distribütörlerdir. Ayrıca, son zamanlarda artan bir ivmeyle şirketler, ürünlerinin diğer şirketlere ve son tüketiciye satışını e-ticaret yöntemiyle gerçekleştirmektedirler. Tüketiciden tüketiciye satış gibi yeni satış türleri de yaygınlaşmaktadır. Bunun yanısıra, Almanya’da şirket kurarak ve/veya temsilcilik ile pazara girerek ürünlerini satan firma sayısı da artmaktadır.
Birçok şirket çeşitli avantajları olan doğrudan satış yöntemini (onlineshop, perakende, posta ile satış, etkinlik/fuar vb.) tercih etmektedir. Bu dağıtım kanalı, ürünlerin veya hizmetlerin ne kadar iyi karşılandığını, müşterilerin neyi sevip neyi sevmediğini ilk elden öğrenebilme imkanı sunmaktadır.
Doğrudan satışın diğer avantajları ise marka üzerindeki egemenlik (aracılar örneğin fiyat promosyonları yoluyla imajı çizebilir) ve satış aracıları için herhangi bir maliyetin olmaması olarak sıralanabilir.
Ancak avantajlar dezavantaja da dönüşebilir: Şirket, satış sürecinin her adımıyla kendisi ilgilenmek ve son müşteriyle teması sürdürmek zorundadır, bu da çok fazla kaynak gerektirebilir. Bu durumda dolaylı satış kanalları tercih edilebilmektedir.
Pazarların küreselleşmesi ve dijitalleşmenin ilerlemesi, dolaylı satış kanallarının (toptancı, distribitör, amazon gibi online pazar yerleri, sosyal medya vb.) izlediği yolu da değiştirmektedir. Üretici firma ile tüketici arasında bir tüccarın bulunduğu aracılık sistemi, dolaylı satış kannaların için tipi bir örnek teşkil etmektedir. Bu onlarca yıldır süregelen bir sistemdir ancak online ticaret nedeniyle artık çok tercih edilmemektedir. Birçok müşteri B2C ve B2B kanalları üzerinden, mal ve hizmetlerini internet üzerinden doğrudan üreticiden veya hizmet sunucusundan satın almaktadır. Dolaylı satış kanalları için bir başka örnek ise franchising sistemidir. İşleyen ve çekici bir iş modeline sahip olan firmalar ürünlerin marka ve pazarlama güçlerini bu iş modeli üzerinde kullanarak ürünlerini veya hizmetlerini pazarlayabilmektedir.
Konuya ilişkin olarak irtibat kurulmasında yarar görülen ilgili Birlik ve Dernekler aşağıda verilmektedir:
E-Mail: info@bga.de
İnternet: www.bga.de
E-Mail: hde@einzelhandel.de
İnternet: http://www.einzelhandel.de/
Perakendecileri Dış Ticaret Birliği
E-Mail: info@ave-intl.de
İnternet: http://www.ave–international.de/
E-Mail: centralvereinigung@cdh.de
İnternet: www.cdh.de
Ticaret Birliği
E-Mail: info@bevh.org
İnternet: https://www.bevh.org/
Alman halkının tüketim davranışları incelendiğinde, pandemi döneminde artan tasarruf eğilimi, kısıtlamların kaldırılmasıyla birlikte, tüketim harcamalarında artışa dönüşmüştür. Dolayısıyla, seyahat, konaklama, eğlence başta olmak üzere özel tüketim harcamalarında ciddi artış kaydedildiği gözlemlenmektedir.
Kişi gelirlerinin yarısından fazlası; barınma, beslenme ve giyecek gibi temel ihtiyaçlara harcanmaktadır. Ulaşım, serbest zaman ve diğer hizmetler için harcanan para, temel ihtiyaçlar kadar olmasa da harcamaların başında gelmektedir. Günlük hayatta birçok açıdan pratik çözümler getiren otomobil, Almanlar için vazgeçilmez bir alışkanlıktır.
Almanlar enerji tasarrufu sağlayarak ısıtma maliyetlerini mümkün olduğunca düşürme eğilimindedirler. Bu nedenle çoğu Alman yeni bir ısınma yöntemine bir defaya mahsus olmak üzere yüksek bütçeli yatırım yaparak, ısıtma maliyetlerini azaltma eğilimindedirler. Bu çerçevede, özellikle solar enerji yatırımlarına ağırlık verilmesi dikkat çekicidir. Öte yandan, Rusya Ukrayna savaşı ile birlikte, enerji ve Isınma maliyetinin artışından sonra, Almanya’da gerek kamu gerekse özel kesimde, enerji ve gaz maliyetlerini düşürmeye yönelik bir takım tedbirler hayata geçirilmiştir.
Genelde Alman toplumunda haftada veya ayda birkaç kez alışveriş yapma alışkanlığı yaygındır. Ancak pandemi döneminde zorunluluktan kaynaklanan e-ticaretin de alışkanlığa dönüştüğü gözlemlenmektedri. Dolayısıyla e-ticaretin genel ticaret içindeki payı yaklaşık % 15’e ulaşarak 100 milyar avronun üzerine çıkmıştır İnteraktif ticaretin öneminin artması aynı zamanda sektörün makro eğilimidir. E-ticaretteki ciro, bir bütün olarak klasik perakende sektöründen çok daha hızlı artmaktadır. Uluslararası zincirler, dikey markalar ve düşük fiyatlı çevrimiçi rekabet arasında kendilerini kanıtlamak zorunda kalan klasik perakendeciler ve büyük mağazalar bu gelişmeden zarar görmektedir.
Almanya’da giderek daha fazla insan internet üzerinden mal ve hizmet siparişi vermekte olup, giyim, elektrikli ve telekomünikasyon ürünleri ve bilgisayar aksesuarları en popüler ürünlerdir. Bu gelişme, klasik ticaretin bazı segmentlerinde (özellikle ayakkabı, giyim, kitap ve elektronik perakendeciliğinde) salt satış yerine tavsiye veya karmaşık ürün çeşitleri gibi güçlü yönlerine odaklanma göreviyle karşı karşıya bırakmaktadır. Ancak diğer segmentlerde, özellikle de gıda, yapı ve bahçe malzemeleri ile mobilya satın alırken, Alman tüketiciler hala ezici bir çoğunlukla geleneksel perakendeyi online mağazalara tercih etmektedir. Bu sektörlerdeki ürünler için kalite değerlendirmesi ve yüksek satın alma sıklığı (örneğin gıda) gibi faktörler önemli bir rol oynamaktadır.
Ayrıca, mobil cihazların artık sıklıkla kullanılıyor olması nedeniyle, sabit perakende mağazaları ile online ticaret arasındaki ilişki, örneğin çoklu, çok kanallı ve çapraz kanallı hizmetler şeklinde daha önemli hale gelmektedir. Bunun bir örneği, Korona krizinin ardından popülerlik kazanan Click & Collect hizmetleridir. Click & Collect prensibi ile ürünler online olarak sipariş edilmekte ve bir mağazadan teslim alınmaktadır. Ödeme yöntemleri de giderek dijitalleşmektedir. Hem self-checkout kaslarının sayısı hem de nakitsiz ödemenin (örn. girocard, akıllı telefon) önemi giderek artmaktadır. Ayrıca, dijitalleşme eğilimi raflardaki fiyat etiketlerinde de kendini göstermektedir. Gıda perakende sektöründeki mağazaların neredeyse yüzde 80’i halihazırda elektronik fiyat etiketleri kullanmaktadır. Aynı zamanda, sabit perakendecilikte dinamik fiyatlandırmanın kullanımı da giderek daha fazla tartışılmaktadır. Dinamik fiyatlandırmada, gösterilen fiyatlar örneğin bir ürüne olan talebe göre yapılmaktadır. Ancak dinamik fiyatlandırma kullanımı tüketiciler arasında hala yaygın bir şüpheyle karşılanmaktadır.
Hidrojen Stratejisi: Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından 3 Haziran 2020 tarihinde yeni koronavirüs salgınının ekonomik etkilerinin hafifletilerek ekonomi ve ticari hayatın iyileştirilmesini teminen kapsamlı bir “Konjonktür Paketi” yayımlamıştır. Bunu 10 Haziran 2020 tarihinde Federal Hükümet “Ulusal Hidrojen Stratejisi” olarak kamuoyuna duyurmuştur. Söz konusu strateji kapsamında Almanya, hidrojen teknolojilerinde küresel liderliği sağlayabilmeyi ve dünyanın en gelişmiş hidrojen teknolojisi tedarikçisi olmayı hedeflemektedir.
Konuya ilişkin yapılan değerlendirmelerde hidrojenin özellikle çelik, kimya ve ulaşım sektörlerinin karbondan arındırılma amaçlı kullanıldığı ve iklim korumasına ilişkin hedeflerin tuturulması açısından önemli olduğu belirtilmektedir. Bu minvalde, yetkililerin hidrojen teknolojilerinin Almanya’nın ihracat stratejisinin temel taşlarından biri olacağı yönünde açıklamaları bulunmaktadır.
Dijitalleşme: Almanya, son dönemde pandeminin de etkisiyle ortaya koyduğu normalleşme paketlerinde ve uyguladığı tedbirlerde önümüzdeki yıllarda dijitalleşmeye ağırlık verileceğini duyurmuştur. Bu çerçevede, tarımdan sağlığa, otomotivden lojistiğe pek çok sektörün dijitalleşmeye gideceği ve bu sektörlerin birbirleriyle bağlantısının da online olarak kurulacağı açıklanmıştır.
Ekonominin dijitalleşmesi çok hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir: 3D yazıcılar makine parçaları üretmekte, robotlar bunları monte etmekte ve satışlar giderek dijitalleşmektedir. Özellikle yapay zeka, endüstri ve iş dünyasındaki süreçleri temelden değiştirme potansiyeline sahiptir. Bu süreçte dijital dönüşüm sadece yeni ürün ve hizmetler sunmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni cevaplar ve çözümler de talep ediyor: Akıllı ağ oluşturma, güçlü bir veri altyapısı ve ekonomide mümkün olan en yüksek BT güvenliği gibi konular ön plana çıkmaktadır. Dijital egemenlik ve sürdürülebilirlik, Alman ve Avrupa dijital politikasının ana motifleri haline gelmektedir.
Bu kapsamda firmalarımızın da uluslararası rekabet koşullarına uyum sağlamasını teminen dijital altyapılarına yatırım yapmalarının önem arz ettiği değerlendirilmektedir.
Tedarik Zincirleri: Federal Almanya’da uzun zamandır tartışma konusu olan Tedarik Zinciri Yasasına ilişkin mutabakat nihayet 2021 yılının Mart aylarında sağlanmış; Federal Hükümet, Tedarik Zinciri Özen Yükümlülüğü Yasası tasarısı 11 Haziran 2021 tarihinde Federal Meclis tarafından onaylanmıştır. Bu çerçevede onaylanan yasaya uyum sağlanmasını teminen firmalara süre tanınmış olup yasa 1 Ocak 2023 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir.
Anılan yasanın yürürlüğe girmesi ile birlikte, küresel tedarik zincirlerinde insan haklarının korunması hedeflenmektedir. Çocuk işçiliğinin ve zorla çalıştırmanın yasaklanması gibi temel insan hakları standartlarının uygulanması büyük önem arz etmektedir. Bu minvalde, Alman firmalarının kendi tedarik zincirlerine ilişkin sorumluluk üstlenmeleri ve çalışan haklarının korunmasına yönelik özen göstermeleri zorunlu olacaktır. Buna göre, 2023 yılından itibaren 3.000’den fazla çalışanı olan firmalar açısından yürürlüğe giren yasanın uygulama alanı, 2024 yılından itibaren 1.000’den fazla çalışanı olan firmayı kapsayacak şekilde genişletilecektir.
Yasaya uyulup uyulmadığı Federal Ekonomi ve İhracat Denetim Kurumu (BAFA) ve yerleşik bir otorite tarafından kontrol edilecektir. İlgili kontroller şirket raporları ve intikal eden şikâyetler çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Anılan yasaya uyulmaması durumunda, firmalara para cezası uygulanabilecek veya ilgili firmaların kamu alımlarına katılması kısıtlanabilecektir.
Gerçek ve sanal dünyanın iç içe geçtiği günümüz koşullarında, pazarlama ve satış yöntemlerinin de bu koşullara göre şekillendirilmesi kaçınılmaz bir durumdur. Ürün pazarlarken tek bir dağıtım kanalı yeterli olmamakta, mağaza, sosyal medya, web sitesi, büyük pazar yerleri, fuarlar, franchise ve karşılaştırma siteleri gibi çeşitli kanalların kullanımı avantaj sağlamaktadır.
Ürünlerin mümkün olduğunca rahat bir şekilde, zaman ve mekan kısıtlamaları olmadan farklı satış kanalları üzerinden gerçekleştirilen bir strateji, müşteri memnuniyeti çözüm stratejisi olarak kullanılmaktadır. Birkaç yıl öncesine kadar doğrudan satışlar çoğunlukla yüz yüze yapılırken, online satışlar, klasik satış anlayışını altüst etmektedir.
Veri (Big Data) çağımızın altın madeni olarak değerlendirilmektedir. Verilerin toplanıp analiz edilmesi ve kullanılması müşterilerin isteklerini doğru tahmin etmekte büyük rol oynamaktadır. Veri değerlendirme yazılımlarının entegrasyonu, müşterileri her zamankinden daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Yapısal olarak ilk aşamada, interaktif pazarlama platformlarının (arama motoru, sosyal medya, blog siteleri vb.) kullanılması, tanıtım faaliyetlerine katkı sunarak satış süreçlerinin daha sorunsuz işlemesini sağlayabilmektedir.
Firma ile müşeri arasındaki komünikasyon artık fiziksel bir ortam ve insan sesi ile sınırlı kalmamaktadır. Müşteri sorunlarında sohbet robotlarının kullanımı, zaman kaybı olmadan klasik sorunların hızlı çözümüne katkıda bulunarak müşteri memnuniyetini arttırmaktadır. Sohbet robotlarının kullanımı müşteri hizmetlerini rahatlatarak müşteriye en uygun danışmanlık hizmetini sunmaktadır. Bu hizmet ise ürün satışında pozitif bir etki yaratmaktadır. Satın alma işleminden sonra, müşteri ile temas halinde (haber bültenleri, web seminerleri veya sadık müşteriler için indirim kampanyaları yoluyla) olunmasının da şirketin diğer müşterilere tavsiye edilmesine katkı sağlamaktadır.
İnsanları satış sürecinden tamamen dışlamak aslında sadece çok az sektörde düşünülebilir. Tavsiyenin yanı sıra güven, bir satış görüşmesinin en önemli bileşenlerinden biridir. Bu nedenle, teknik yeniliklere rağmen, satış kanalları seçilirken „insan” bileşenini asla unutmamak gerekir.
İnsanlar başkalarından satın almayı ya da onların tavsiyelerini dinlemeyi tercih etmektedirler. Eskiden mağazadaki arkadaşlar, akrabalar ve satış personeli neyse artık günümüzde bu iş dijital meslektaşları: influencer’lar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bu kişiler YouTube, Facebook, Instagram, TikTok ve diğer tüm sosyal ağlarda bulunabilmektedir. Operatörler bu potansiyelin farkına varmışlar ve bu nedenle platformlarında alışveriş seçeneklerini giderek daha fazla uygulamaktadırlar. Dolayısıyla sosyal ticaret, bugün ve önümüzdeki yıllarda bir satış kanalı olarak büyük bir ölçüde gelişeceği değerlendirilmektedir.
Almanya’da sürdürülebilir bir uluslararası ticaretin gerçekleşmesinde, güvenilirlik, fiyat, kalite, ve zamanında teslimat gibi unsurlar ön plana çıkmaktadır. Bunun yanı sıra dikkat edilmesi gereken diğer konular ise; ürünlerin üretiminin ve ticaretinin ekonomik, çevresel ve sosyal kriterlere uygun olarak gerçekleşmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Zira, AB yeşil mutabakat ve tedarik zincirleri yasası göz önünde bulundurulduğunda, en büyük ticaret ortaklarımızın bu kapsamda adımlar attığı görülmektedir.
Almanya’da ithalatçı ve tüketicilerin özellikle ithal ürünlerde ürün kalite ve fiyat performansı yanında tedarik süreçlerinde devamlılığa ve satış sonrası servis sağlayabilen firmalara öncelik verdikleri bilinmektedir. Bu sebeple hizmet kalitesinin yanında ürün garanti ve devamlılığının sağlanabilmesini teminen firmalarımızın Almanya’da şirket, şube ya da bayilik sistemi kurmaları ve bu şekilde satış sonrası hizmet vererek hızlı bir şekilde müşteri taleplerine cevap verebilmelerinin hem firmalarımız hem de Türk Malı imajını sağlamlaştıracağı değerlendirilmektedir.
Almanya Federal Cumhuriyetinde kamu alımları ekonomi için çok önemli bir sektör olmakla beraber, her yıl yüz milyarlar değerinde kamu alımı gerçekleşmektedir.
Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanlığı, Kamu İhale Kanunundan sorumludur ve Almanya’daki kamu alımları için ilkeleri ve yasal çerçeveyi şekillendirmekle yetkilidir. Kamu İhale Kanunu’nun öncelikli hedefi, bütçe kaynaklarının ekonomik kullanımı yoluyla kamu ihale ihtiyaçlarını karşılamaktır. Almanya’da kamu alımları, halen Bonn şehrinde Federal İçişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tedarik Dairesi (Beschaffungsamt des Bundesministeriums des Innern, http://www.bescha.bund.de) tarafından yarı merkezi bir yapıda gerçekleştirilmektedir.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nde üçüncü ülkelerin mal ve hizmet sektörlerinde kamu alımları ihalelerine katılmalarında herhangi bir kısıtlama yoktur. Alman kamu ihale hukukunda, isteklilerin uyruğu ve kullanılan malların menşeinden bağımsız olarak eşit muamele ve ayırımcılık yapmama ilkeleri hakimdir.
Avrupa Birliği (AB) dışı ülkelerin Almanya’daki ihalelere katılımlarını kısıtlayan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. AFC’de Alman ve Avrupa ülkelerine imtiyaz sağlayan özel bir düzenleme de bulunmadığından, AB dışı firmalar da Alman ve diğer Avrupa firmaları gibi Almanya’da ilan edilen ihalelere herhangi bir ayrım gözetilmeksizin katılabilirler. Alman Kamu İhale Yasaları açısından bir firmanın merkezinin nerede olduğu ve sermaye katılımlarının kimler tarafından sağlandığının bir önemi yoktur, önemli olan tek şey üstlenilen projenin firmalar tarafından mevzuata uygun bir şekilde uygulanmasıdır.
Yeni AB mevzuatı (2014/24/EU, 2014/25/EU ve 2014/23/EU) AFC’de kamu ihalelerinin yasal çerçevesini çizen büyük bir reform ile 18 Nisan 2016’da ulusal mevzuata aktarılmıştır. Söz konusu Reform, Alman Rekabet Kanunu’nun (Gesetz Gegen Wettbewerbsbeschränkung – GWB) 4. Bölümünün değiştirilmesi, yeni yönetmeliklerin yürürlüğe girmesi ve var olan yönetmeliklerde güncellemelerin yapılmasını gerektirmiştir. Mezkur yönetmelikler; “Vergabeverordnung-VgV”” (Genel İhale Yönetmeliği)”, “Sektorenverordnung-SektVO (Sektör Yönetmeliği)”, Konzessionsvergabeverordnung-KonzVgV (İmtiyaz Yönetmeliği) ve “Vergabestatistikverordnung-VergStatVO (İhale İstatistik Yönetmeliği)”dir.
Yeni düzenlemelere aşağıdaki web sayfasından erişim imkanı mevcuttur:
(BMWi – Federal Ministry for Economic Affairs and Energy – Public Procurement).
AB eşik değerleri altında kalan ihalelerde, AFC’de Sevkiyat, İnşaat ve Hizmet İhaleleri ve Sözleşmeleri Yönetmeliği (Vergabe- und Vertragsordnung) uygulama alanı bulmaktadır. Bu çerçevede, mal ve hizmet kamu ihalelerinde VOL/A 1. bölüm, inşaat ile ilgili kamu ihalelerinde ise VOB/A 1. bölüm kullanılmaktadır. Eşik değerin altındaki ihaleler için de eşitlik ilkesi gözetilmek zorundadır.
Stratejik olarak dünyanın en önemli üretim ve ticaret bölgelerinden birinde yer alan Almanya’nın omurgasını imalat sanayi ve ilgili hizmet sektörleri oluşturmaktadır. En önemli imalat sektörleri sanayi makineleri, otomotiv ve kimya sanayi iken son yıllarda diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi burada da hizmet sektörlerinin öne çıktığını görüyoruz. Özellikle telekomünikasyon, yazılım ve bilişim, gıda ve inşaat gibi sektörler bu anlamda öne çıkmaktadır.
Dünya Bankası rakamlarına göre tarım sektörü ülke GSYİH’sının sadece %0,75’lik kısmını oluşturmasına rağmen özellikle pandemiden sonra gıda güvenliği kapsamında tarım sektörü daha da önemli hale gelmiştir. Ülkede yaklaşık 270.000 adet tarım işletmesi bulunmakta ve söz konusu işletmeler ülke topraklarının yaklaşık yarısına tekabül eden 17 milyon hektarlık bir tarım arazisini kullanmaktadırlar. Ülkenin tarım politikası esas itibarıyla AB’nin Ortak Tarım Politikası (OTP) çerçevesinde şekillenmektedir.
OTP’nin temel ilkeleri tarımsal ürünlerin sağlık sebepleri hariç olmak üzere AB içinde serbest dolaşımının sağlanması ve iç piyasanın da dünya fiyatlarındaki dalgalanmalardan korunarak istikrarın sağlanmasıdır. Bu çerçevede, mühendislik ve endüstri ülkesi olan Federal Almanya, aynı zamanda güçlü bir tarım ülkesi olarak da bilinmektedir.
Bu özelliği ile Almanya, dünyadaki en büyük dokuzuncu ve Avrupa Birliği’ndeki ikinci büyük tarım üreticisi ülke olmanın yanı sıra, ABD ve Hollanda’nın ardından dünyanın en büyük üçüncü ihracatçı konumundadır. Ülkede üretilen tarımsal ürünlerin yaklaşık üçte biri ihraç edilmektedir. Ülkede esas olarak hayvansal ürünler, tahıllar, patates, şeker pancarı, yağlı tohumlar, meyve ve sebze yetiştirilmektedir. Ayrıca, tarım arazilerinin dörtte biri buğday yetiştiriciliği için kullanılmaktadır.
Her ne kadar, Almanya tarım alanlarının büyüklüğü anlamında 17 milyon hektar ile Avrupa Birliği’nin en büyük tarımsal arazilerine sahip olsa da ülkede tarım sektöründe çalışan kişi sayısı her geçen sene azalmaktadır. Federal Almanya İstatistik Kurumu tarafından hazırlanan raporda tarım sektöründe çalışanların sayısı 2021 yılında yaklaşık 550 bin kişi olarak açıklanmıştır. Söz konusu rakam süregelen bir şekilde düşüş göstermekte olup 1990’lı yıllarda 1.220 bin kişinin tarım sektöründe çalıştığı gözlemlenmiştir.
Federal Almanya İstatistik Kurumu’nun verilerine göre tarım ürünleri ihracatı Almanya’nın toplam ihracatının (2022- 13 milyar ABD Doları) yaklaşık %0,7’sini oluşturmaktadır. Yine toplam ithalatın (2022-43,44 milyar ABD Doları) %2,76’sı ise tarım ürünlerinden oluşmaktadır. Almanya tarım ürünleri ithalatını genellikle Avrupa Birliği üyesi ülkelerden gerçekleştirmektedir.
Tarım ve hayvancılık sektörlerindeki önemli fuarların listesi aşağıda sunulmaktadır:
Bunun yanı sıra, kaynakların ve çevrenin korunması noktasında önemli bir ekosistem haline gelen organik tarımın Federal Almanya tarım faaliyetleri arasındaki payı giderek artmaktadır. Halihazırda iktidarda bulunan koalisyon hükümeti tarafından 20. Yasama döneminde organik tarım alanlarının oranının arttırılması noktasında mutabakata varılmış ve 2030 yılında organik tarım alanlarının toplam tarım alanı içerisindeki payının %30’a yükseltilmesi kararlaştırılmıştır. 2022 yılında yaklaşık 15,3 milyar AVRO tutarında ciro gerçekleştirilen organik tarım sektörü, Avrupa Birliği’nin en büyük pazarı konumundadır.
Gıda: Tarım ve hayvancılık sektörünün bir alt kırılımı olarak da değerlendirilebilecek gıda sektörü de Almanya ekonomisinin en önemli yapı taşlarından biridir. Yaklaşık 83 milyon tüketiciye hitap eden gıda ve içecek sektörü 5,45 milyon çalışan ve 625.000 işletme ile Almanya ekonomisinin %6,2’si oranında değer yaratmaktadır.
Almanya 2022 yılında üretilen ürünlerin yaklaşık 1/3’ünü ihraç etmiştir. 2022 yılında 81.26 milyar dolar değerinde gıda ürünü ihracatı gerçekleştirmiş bunun yanı sıra 98.44 milyar ABD doları değerinde ithalat yapılmıştır. İhracat ve ithalat gerçekleştirilen ülkelere bakıldığında Almanya’nın sektördeki ticari ortaklarının yoğunlukla AB üyesi ülkeler olduğu görülmektedir.
Hayvancılık: Hayvancılık ve hayvan ürünlerinin ticareti de tarım ürünlerinde olduğu gibi Almanya için oldukça önemli bir sektördür. Ülkenin hayvancılık sektörü incelendiğinde, 10,9 milyon büyükbaş hayvanın %34,6’sının süt üretimi için tahsis edilmekte, yıllık bazda yaklaşık 1,6 milyon ton tavuk tüketime yönelik yetiştirilmekte ve 1,5 milyar yumurta da organik olarak üretilmektedir.
2020 yılında Almanya 24,4 milyar ABD doları hayvan ürünü ihracatı yaparak dünyanın en büyük 3’üncü ihracatçısı olmuştur. İhracat gerçekleştirilen ülkelere bakıldığında genellikle Hollanda, İtalya, Avusturya ve Fransa gibi Avrupa Birliği ülkeleri ile ticaret gerçekleştirildiği görülmektedir.
İthalatta ise F. Almanya’nın ihracat rakamlarına benzer şekilde 2020 yılında 23 milyar ABD doları tutarında hayvansal ürün ithal ederek dünyadaki en büyük 3’üncü ithalatçı konumunda yer aldığı gözlemlenmektedir. En çok ithalat gerçekleştirilen ülkeler Hollanda, Danimarka, Polonya ve Fransa olmuştur.
Sanayi, Alman ekonomisinin kalbini ve çekirdek sektörünü oluşturmakla birlikte, çeşitli sektörlerle kurulan güçlü ağ sayesinde birçok inovasyon ve yenilikleri üreten en önemli sektördür. Özellikle özel sektör, üniversite ve devlet arasında güçlü bir iş birliği bulunmaktadır. Genellikle aileler tarafından işletilen küçük ve orta ölçekli endüstriyel şirketler “Alman iş modeli”nin önemli özelliklerinden birisidir. Bilinen en önemli sanayi sektörlerini sıraladığımızda başta otomotiv, makine, elektrik/elektronik, kimya gelmektedir. Özellikle “Made in Germany/Alman Malı” markasının küresel düzeyde en önemli taşıyıcılarından birisi olan otomotiv sektörü Alman sanayisinin en önemli bileşenidir.
2022 yılı itibarıyla Almanya’nın gayrisafi milli hasılasının %23,4’ü sanayi sektöründen gelmektedir. Sanayinin Alman ekonomisi içerisindeki brüt katma değeri 2021 yılı itibarıyla 963 milyar avrodur. Sanayi sektöründe 6,2 milyon kişi istihdam edilmektedir. Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis-Statistisches Bundesamt) verilerine göre 2020 yılı için imalat sanayisinin toplam cirosu 2,1 trilyon avro olarak gerçekleşmiştir. Sektörde 7,5 milyon insan istihdam edilmektedir. Alman şirketleri Avrupa imalat şirketlerinin yüzde 10’unu temsil etmekle beraber, toplam cironun da %31’ni gerçekleştirmektedir. Almanya’nın toplam mal ihracatının %94’ü sanayi ürünlerinden oluşmaktadır. 2020 yılında, ciro bazında sanayi alanının başlıca en büyük şirketleri sırasıyla Volkswagen AG, Mercedes, BMW, Uniper SE, Robert Bosch GmbH, E.ON SE, Siemens AG, BASF SE, Thyssenkrupp AG gelmektedir
(https://www.destatis.de/EN/Themes/Economic–Sectors–Enterprises/Industry–Manufacturing/Tables/key–datamanufacturing.html).
Diğer taraftan, Alman endüstrisindeki ekonomik toparlanma 2021 yılı sonu/2022 yılı başında yeniden bir daralma sürecine girmiştir. Endüstri alanındaki (inşaat haricinde) üretim, yüksek sipariş yığılması olmasına rağmen 2022’nin ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre %1 azalmıştır. İkinci çeyrekte üretim bir önceki yıla göre yine %1,3 azalmıştır. 2022 yılının üçüncü çeyreğinde ise, otomotiv endüstrisindeki tedarik sıkıntısının azalması, makine ve elektronik endüstrisindeki güçlenme sayesinde endüstride toparlanma görülmüştür. Ancak bu büyüme, yılın ilk yarısındaki zayıflığı tamamen telafi etmeye yetmemiştir. Sonuç olarak, endüstrideki üretim 2022 yılının ilk dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde %0,2 azalmıştır.
Sanayi alanında Ocak-Eylül 2022 döneminde üretim bir önceki yıla göre bir miktar gerilemiştir. Sektör bazında bakıldığında üretimde en fazla büyüme gösteren sektörler ise, diğer taşıtlar sektörü (%6,5), elektronik sektörü (%4,2) ve ilaç sektörü (%3,8) olmuştur. Taşıt üretimi, bir önceki yılda %3’ün biraz üzerinde bir düşüşün ardından %1,3 artış göstermiştir. Makine üretiminde kayda değer değişiklik olmamıştır (%-0,3). Döngüsel olarak çok hassas olmayan gıda ve içecek sektörü ise %1,5 gibi bir büyüme kaydetmiştir. Enerjinin yoğun kullanıldığı sektörlerde ise üretimde hissedilir derecede düşüş görülmüştür. 2022 Eylül ayı itibarıyla metal üreten ve işleyen şirketlerin üretiminde %2,3, kauçuk ve plastik eşya imalatçılarının üretiminde yüzde 3,7 ve kimya sanayisinin üretiminde %8,2 gibi önemli bir düşüş kaydedilmiştir.
Öte yandan, her ne kadar büyük küresel markalarıyla biliniyor olsa da, Alman sanayisinin omurgasını küçük ve orta ölçekli firmalar oluşturması bakımından Almanya bir KOBİ ülkesi olarak tanımlanmaktadır. Firmaların %99’u KOBİ’lerden oluşmakta, sanayi sektör cirosunun %34’ü KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Alman sanayisi çeşitli ekonomi merkezlerine ayrılmış bulunmaktadır. Örneğin, Münih ve Stuttgart metropol bölgeleri ağırlıklı olarak yüksek teknoloji ve otomotiv sektörlerinin merkezleri iken, Rhein-Neckar bölgesi kimya ve IT sektörleri, Köln medya sektörü, Hamburg liman ve taşımacılık sektörü, Doğu Almanya yüksek teknoloji merkezleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bununla beraber inovasyon ve Ar&Ge Alman sanayisinin en önemli ve güçlü unsurlarından birisi olarak görülmektedir. Bu kapsamda Federal Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı söz konusu inovatif girişimleri desteklemek adına “Agentur für Sprunginnovation (SPRIND GmbH)”, “Deutsche Agentur für Transfer und Innovation (DATI)” gibi ajanslar kurmuştur. 2020 yılında araştırma ve geliştirme için Almanya, GSMH’sının %3’den fazlası olan 106 milyar avro bütçe ayırmıştır. İnovasyona verilen önem Almanya’nın patent başvuru sayısına bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır. 2020 yılında 62 binden fazla patent başvurusu ile Almanya Avrupa’nın en çok patent başvurusu yapılan ülkesi olmuştur.
Diğer taraftan, Alman sanayisinin en önemli meydan okumalarından birisi dijital dönüşüm ve kavram olarak ilk defa Hannover Fair 2011 fuarında kullanılan 4. Sanayi devrimi olarak görülen Endüstri 4.0’a geçiş olduğu değerlendirilmektedir. Almanya bu dönüşümü sağlamak için geniş bant ve 5G mobil teknolojileriyle dijital alt yapı faaliyetlerine ciddi anlamda ağırlık vermektedir. Küresel rekabetin her geçen gün arttığı bir dönemde Almanya’nın, sanayisinin ekonomik alan kaybı yaşamaması, rekabetçiliğini arttırabilmesi ve sürdürebilmesi için yeni dijital teknolojilere ve akıllı üretim modellerine geçmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu kapsamda Endüstri 4.0’ı birincil hedef olarak görmektedir. Acatech (Deutsche Akademie der Technikwissenschaften), Bitkom (Branchenverband der Deutschen Informations und Telekomonikationsbranche), VDMA (Der Verband Deutscher Maschinen- und Anlagenbau e.V.), Zvei e.V. (Verband der Elektro- und Digitalindustrie) gibi kuruluşlar Endüstri 4.0 alanında faaliyet yürüten kuruluşların başında gelmektedir.
Aynı şekilde Alman sanayisi cent/kWh birim ölçeğinde Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında en pahalı elektriği kullanması nedeniyle, özellikle enerjinin yoğun kullanıldığı sanayi sektörünü olumsuz etkilemektedir.
İlaveten, yaşlanan nüfus ve nitelikli iş gücü kaybı Alman sanayisi için orta ve uzun vadede bir tehdit oluşturmaktadır. Mevcut nitelikli iş gücü eksiği hem küçük, orta ve büyük çaplı şirketleri, hem de genelde ekonomideki sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Alman Ticaret ve Sanayi Odası’nın raporuna (Ocak 2023) göre iş gücü açığının farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin %85’ini olumsuz olarak etkileyeceği beklenmektedir.
Rapordaki verilere göre Almanya’da iki milyon iş gücü açığı bulunmaktadır, bu da yaklaşık 100 milyar avro katma değer potansiyeli kaybı anlamına gelmektedir. İş Piyasası ve Meslek Araştırma Enstitüsü’nün (IAB) 2022 yılı Aralık ayında yayınladığı rapora göre Almanya’nın 2035’e kadar yedi milyona yakın iş gücünün azalacağını tahmin etmektedir.
Tarım Makinaları Sektörü: Tarım işletmelerine ait işlenen tarım arazilerinin büyüklüğü, birçok Avrupa Birliği ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da büyük ebat ve hacimlerde üretilen güçlü tarım makineleri ve ekipmanlarına ilgiyi arttırmaktadır. Bu büyüklük işletmelere ekim, dikim, sulama, ilaçlama ve hasat toplama gibi yapılan işlemlerde oldukça büyük enerji, yakıt, ve zaman tasarrufu kazandırmaktadır.
Yıllık ortalama 30.000 civarında yeni traktörün trafiğe kaydedildiği Almanya‘da 2022 yılında trafiğe yeni kayıt olan büyük traktör markalarının arasında %21’lik oranla John Deere 2021 yılında olduğu gibi listenin başını çekmektedir. Hemen ardından %17,5’lik pay ile Fendt 2. sırayı, %7,8’lik pay ile Deutz-Fahr 3. sırayı, %7,0 pay ile Case IH+Steyr 4. sırayı ve %6,5’lik pay ile Claas markası 5. sırayı almıştır. Bu markaları sırasıyla, Kubota, New Holland, Massey Ferguson, Solis, Valtra ve diğer markalar takip etmektedir. 2022 yılı sonuna gelindiğinde Almanya’daki üretilen “tarım teknolojileri”nin (tarım makineleri, traktörler ve bunlara bağlı yazılım sistemleri) cirosu 2021 yılına göre %18’lik bir artışla 12 milyar avroya ulaşmıştır.
Dünyaca ünlü önde gelen markalar arasında yer alan CLAAS, Mercedes, Fendt, New Holland, John Deere ve Massey Ferguson gibi Alman ve yabancı traktör ve tarım makineleri üreticileri Almanya pazarında satışlarını temsilcilikleri aracılığı ile doğrudan gerçekleştirmektedirler.
Diğer taraftan, Almanya’da motorlu tarım araçları, tarım makineleri, tarım araçları/makineleri aksam ve parçaları alanında faaliyet gösteren AGRAVIS gibi pazarda büyük önemi haiz Almanya’nın hemen hemen her eyalet ve bölgesinde satış, bakım ve onarım faaliyetleri gerçekleştiren, doğrudan ve bayilikler aracılığı ile de coğrafi ve teknik anlamda ağlarını oluşturmuş büyük kuruluşların aracılığı ile de ünlü markaların satış, satış sonrası bakım ve servis hizmetleri faaliyetleri yürütülmektedir. Bunun yanı sıra, sektörde binek otomobil galerilerine benzer şekilde işleyen 2. el satış noktaları da yadsınamaz derecede önemli rol oynamaktadır. Almanya’da araç ve ekipmanları kiralama yöntemleri de sık rastlanır uygulamalardandır. Kooperatifler ve çiftçi dernekleri aracılığı ile toplu ve sıralı kullanıma yönelik uygulamalar mevcuttur. Bu sayede çiftçiler imece usulü zaman ve maliyetten tasarrufta bulunarak kendi tarım arazilerini en etkin şekilde işleyebilmektedirler.
Ülke pazarına girişte, Alman Tarım Birliği (DLG) tarafından her iki yılda bir Almanya’nın
Hannover şehrinde düzenlenen ‘’AGRITECHNICA-Uluslararası Tarım Makineleri ve
Teknolojileri Fuarı’’ önemli bir yer tutmaktadır. Fuarda traktör, biçer-döver gibi motorlu tarım araçları ve aksamlarının yanı sıra, toprak hazırlama, işleme, ekim, tohumlama, gübreleme, sulama, ilaçlama, hasat ve balyalama makineleri gibi sektörün ihtiyacı olan mühendislik ürünleri sergilenmektedir. Bu fuar, dünya çapında 2.500’ün üzerinde şirketin katılımı ile yaklaşık 400.000 m² alan üzerinde gerçekleştirilmekte olup, alanında uzman 460.000’in üzerinde ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.
Yine Alman Tarım Birliği (DLG)’nin her iki yılda bir Hannover şehrinde düzenlediği ‘’EUROTIERUluslararası Hayvancılık Fuarı’’ da sektörde önemli etkinlikler arasındadır. Fuarda süt sağma makinelerinden, yem hazırlamaya ve kümes hayvancılığına ilişkin çeşitli makineler ve sektörde kullanılan ekipmanlar sergilenmektedir. EuroTier fuarına 2.500’ün üzerinde firma tarafından katılım sağlanmakta ve bu katılımın yaklaşık 1.500’ünü yabancı şirketler oluşturmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri harici 3. ülkelerde üretilen tarım makinelerinin Almanya’ya ihracatında öncelikli olarak AB normlarının ve sonrasında makinenin satışa ve kullanıma sunulacağı ülkenin (Almanya’nın) şart koştuğu kendine münhasır olası normlarının sağlanması, yapılan ihracatta ürünün sorunsuz bir şekilde ülkeye girişi ve sonrasındaki satış ve kullanım süreçleri için büyük önem arz etmektedir. Sektörde pazara girişe yönelik normların belirlenmesinde önemli rol oynayan mühendislik bilim, teknoloji onay kurumlarından birisi de Almanya’nın köklü kuruluşlarından olan 3500’ün üzerinde Alman ve Avrupalı üyeye sahip Alman Makine ve Takım Tezgahları Üreticileri Derneği (VDMA)’dir. Dernek, ülkede ve uluslararası arenada geçerlilik açısından makinelere yönelik sertifikalandırma, belgelendirme ve yetkilendirme süreçlerinde önemli roller oynamaktadır.
Ayrıca, Almanya’ya ihracatlarda, gümrük vergisi haricinde bu tür ürünlerin alım-satımında her halükarda esas olan %19 oranında katma değer vergisi KDV (MwSt: Mehrwertsteuer) uygulanmaktadır.
Kimya: Kimya sanayi Almanya’nın birçok farklı sektörünün tedarikçisi ve ana madde üreticisi olması nedeniyle Almanya ekonomisinin temel direklerinden birini oluşturmaktadır. Kimya endüstrisi Almanya’nın otomotiv ve makine üretiminden sonra gelen üçüncü en büyük, istihdam yaratmada altıncı en büyük sanayisidir. Söz konusu sektördeki şirketlerin doğrudan brüt üretim değeri 2021’de 137,5 milyar avro olarak gerçekleşmiştir.
2019 yılı itibarıyla sektörde doğrudan 216.100 kişi istihdam edilmekle beraber, dolaylı etkiler de dikkate alındığında kimya endüstrisinin istihdam etkisini önemli ölçüde artırdığı ve toplamda 787.000 kişiye istihdam sağladığı ifade edilmektedir. Almanya Ekonomi Enstitüsü’nün verilerine göre 1991’den 2017’ye kadar kimya sektöründe %48 reel büyüme gerçekleştiği ifade edilmektedir. Sektör son beş yıl içerisinde üretim bağlamında her yıl ortalama %0,2 büyümüştür.
Kimya Endüstrisi Derneği’nin (Verband der Chemischen Insutrie e.V./VCI) raporuna göre Almanya kimya sektörü Avrupa’da birinci sırada yer alırken, dünyada dördüncü sırada bulunmaktadır. Sektörün 2021 yılı cirosu 227 milyar avro olarak gerçekleşmiştir. Bu cironun 87,6 milyar avroluk kısmını yurt içinden, 139,5 milyar avroluk kısmını yurt dışından elde ettiği ifade edilmektedir. Rakamlara bakıldığında bu cironun yaklaşık %60’ına yakınının yurt dışındaki yatırımlardan elde edildiği anlaşılmaktadır.
Alman Kimya endüstrisinin bu anlamda dünyanın birçok farklı bölgelerinde yatırımları ve faaliyetleri bulunmaktadır. Yurt dışında toplam 395 bin kişiye istihdam sağlamaktadır. Almanya Ekonomi Enstitüsü’nün 2022 yılında yayınladığı rapora göre, (Institut der Deutschen Wirtschaft) Almanya’nın toplam ihracatının %14,7’si ve yurt dışı yatırımların yüzde 7’ye yakını bu sektör tarafından gerçekleşmektedir. 2020 yılında sektör 8,4 milyar avro yurt içi, 9 milyar avro yurt dışı olmak üzere toplam 17,4 milyar avro yatırım gerçekleştirmiştir.
Bununla beraber Alman Ticaret ve Yatırım Ajansı’nın verilerine bakıldığında Almanya’nın kimyevi ürünlerde toplam 236,5 milyar dolar ihracat gerçekleştirerek bu sektörde dünyada en çok ihracat yapan ülke olduğu görülmektedir.
Kimya sanayisi araştırma ve geliştirme faaliyetlerine önem veren sektörlerin başında gelmektedir. Otomotiv ve elektronik sektörlerinden sonra Almanya’da Ar&Ge’ye en çok yatırım yapan sektör kimya sektörüdür. 2020 yılına bakıldığında gelirlerinin yüzde 7’den fazlasını Ar&Ge’ye ayırarak toplam 13,6 milyar avro harcama yapmıştır. Sektörde istihdamın %10’u Ar&Ge biriminde çalışmaktadır.
2020 yılından itibaren ciro bazında sektördeki en güçlü şirketler sırasıyla BASF SE (59 milyar avro/110 bin istihdam), Bayer AG (41,4 milyar avro/99 bin istihdam), Fresenius SE & Co. KGaA (36,2 milyar avro/316 bin istihdam), Boehringer Ingelheim (19,5 milyar avro/51 bin istihdam), Henkel AG & Co. KGaA (19,2 milyar avro/52 bin istihdam) bulunmaktadır.
Her ne kadar Almanya kimya sanayisinde birçok büyük küresel markaya sahip olsa da sektörde yer alan şirketlerin %92’si KOBİ’lerden (500 kişiden az çalışanı olan firmalar) oluşmaktadır. Rakamsal olarak bakıldığında KOBİ’lerin sektörün toplam cirosu içerisindeki payı %27 iken, sektördeki istihdam içerisindeki payı %36’dır. Toplamda 10.499 KOBİ firması bu sektörde faaliyet göstermektedir.
Diğer taraftan, Alman kimya sanayisinin en önemli ham maddesi arasında nafta gelmektedir. 2019 yılında 13,3 milyon ton (%69) nafta kimya sanayisinde kullanılmıştır. Bunu sırasıyla 3,2 milyon ton (%16) doğal gaz, 2,6 milyon ton (%13) yenilenebilir ham madde, 0,3 milyon ton (%2) kömür takip etmektedir.
Kimya Endüstrisi Derneği’ne göre yaklaşık toplam üretimin üçte ikisi ise kimya endüstrisi içerisinde kullanılmaktadır. Bununla beraber üretimin %21’i plastik sektörü, %15’i otomotiv sektörü, %14’ü inşaat sektörü, %13’ü çelik ve metal sektörü, %11’i mobilya sektörü, % 5’i tekstil sektöründe değerlendirilmektedir.
Diğer taraftan, kimya şirketleri Almanya’nın 1990’lı yılların başında hayata geçirdiği “Kimyasal Park (Chemical Park)” konsepti etrafında kümelendiği ve ağırlıklı olarak bu bölgelerde üretim yapıldığı görülmektedir. Söz konusu parklar yatırımcılar ve üreticiler için uygun alt yapı koşulları oluşturma, ulusal regülasyon ve lisans prosedürlerinde destek, lojistik, enerji ve su tedariğinin sağlanması, sıvı ve diğer atıkların bertaraf edilmesi, yangın önlemleri, tesis ve çevresel güvenlik gibi birçok profesyonel hizmetleri sunmaktadır. Bu parklar aynı zamanda Almanya geneline yayılan boru hattı ağına entegre olması nedeniyle de hızlı bir şekilde hem ham madde ihtiyaçları karşılanabilmekte, hem de kimyevi ürünlerin sevkiyatını kolaylaştırıp hızlandırmaktadır. Kimyevi ürünlerin üçte biri boru hatları üzerinden taşınmaktadır. Almanya genelinde toplam 34 “Kimyasal Park” bulunmaktadır.
Otomotiv: Yarattığı katma değer, sağladığı döviz gelirleri ve yüksek istihdam ile otomotiv sektörü Almanya ekonomisinin en önemli sektörlerinin başında gelmektedir. Brand Finance Global 500’e göre Almanya, marka değeri açısından Japonya’yı geride bırakarak ABD ve Çin’in ardından üçüncü sıraya yerleşmiştir. Bu sıralamada, listede yer alan Mercedes-Benz, Volkswagen, BMW, Porsche ve Audi gibi otomotiv markalarının katkısı oldukça fazladır. 16. sırada yer alan Mercedes-Benz markası, 60,8 milyar ABD doları ile 2022 yılında sadece Almanya’nın değil, Avrupa’nın da en değerli markası olurken, Porsche ise Finance Global 500 sıralamasında en güçlü Alman markası olmuştur. Öte yandan, düşük talep ve tedarik zincirlerindeki sorunların neden olduğu azalan satışlar nedeniyle söz konusu markaların pandemi öncesi seviyelerinin gerisinde kaldığı değerlendirilmektedir.
2022 yılında Almanya %16 artışla 244 milyar avro değerinde motorlu taşıtlar ve parçaları ihracatı gerçekleştirmiştir. Sektör, %15,5 payla ülke ihracatında ilk sırada yer alırken, ithalatında ise %8,8 payla (132 milyar Avro) 4. sırada yer almaktadır. 112 milyar avro dış ticaret fazlası veren sektör, en yüksek ihracatı 33,3 milyar avro ile Amerika Birleşik Devletleri’ne gerçekleştirmiştir. Bu ülkeyi sırasıyla Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya takip etmektedir. Türkiye, Almanya’nın motorlu taşıtlar ve parçaları ihracatında 4,7 milyar avro ile 15. sırada yer almaktadır.
Almanya’nın motorlu taşıtlar ve parçaları ithalatında, Çek Cumhuriyeti 12,4 milyar avro ile ilk sırada yer almakta olup İspanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Polonya sırasıyla ilk beşte yer alan diğer ülkelerdir. Ülkemiz 2022 yılında %50,5 artışla 4,1 milyar avro değerinde ihracat gerçekleştirerek, Almanya’nın ithalatında 13. sırada yer almıştır.
Almanya’da 2022 yılında bir önceki yıla göre %15 artışla 2,65 milyon araç kaydı yapılmıştır. Tescil edilen tüm yeni binek araçların % 49,6’sı alternatif yakıtlarla (elektrikli, hibrit, plug-in, yakıt hücresi, gaz, hidrojen) çalışırken, alternatif yakıt kullanımı 2021 yılına kıyasla %15,6 oranında artış kaydetmiştir. 2022 yılında ülkede en fazla satış yapan otomobil markası Golf, Tiguan ve T-Roc modelleri ile Volkswagen olmuştur.
Almanya’daki yeni binek araç tescillerinin yaklaşık %75’i kiralama ve finansman modelleri aracılığıyla gerçekleşmektedir. Otomotiv şirketlerinin kendi bankaları ve kiralama şirketlerinin de bir parçası olduğu otomotiv değer zincirinde kiralama, finansman, sigorta ve diğer otomotiv bağlantılı finansal hizmetlerin yarattığı katma değer %30’un üzerindedir.
411 milyar Avro ciroya sahip ve üretiminin yaklaşık %75’ini ihraç eden sektörde elektrikli araç pazarının, yakın vadede geleneksel araçların önüne geçmesi beklenmektedir. Alman hükümeti 2030 yılına kadar elektrikli araç üretimini 15 milyona çıkarmayı ve e-mobilite çözümlerinde lider olmayı hedeflemektedir. Benzer şekilde, Alman otomotiv ve yan sanayi üreticilerinin 2022-2026 yılları arasında özellikle elektrikli mobilite ve dijitalleşme alanlarına 220 milyar Avro’nun üzerinde yatırım yapması beklenmektedir. Bu bağlamda, otomotiv sektörünün Alman sanayisinin en inovatif sektörü olduğu değerlendirilmektedir.
Almanya, elektrikli araçların en önemli girdisi olan pil üretiminde Avrupa merkezi olmayı hedeflemektedir. Bunun bir sebebi, pazarı Asyalı üreticilere bırakmamak ve yerli otomobil üreticilerinin artan taleplerini karşılamak için güvenilir bir yol bulmak iken; bir diğer sebebi de pil endüstrisinin sağlayacağı yüzbinlerce istihdamın ülke ekonomisine getireceği dinamizm ve Avrupa pazarının, elektrikli araç pillerinde 2035 yılına kadar 250 milyar avroya kadar büyüyeceği yönündeki güçlü beklentilerdir.
Havacılık ve Uzay: Havacılık endüstrisi, havayollarını, uçak üreticilerini ve ayrıca uzay aracı ve uydu üretimi yapan tüm şirketleri içeren geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Hava yolcu trafiği, uluslararası hareketliliği mümkün kıldığı, hava taşımacılığı trafiği ise, toplam trafik hacminin nispeten küçük bir bölümünü oluşturmasına rağmen, zamana duyarlı ve yüksek değerli ürünlerin hızlı taşınmasına imkan verdiği için büyük ekonomik öneme sahiptir. Sektörün bir diğer bileşeni olan uzay sanayii de, hava tahmini ve uydu televizyonu gibi çok sayıda hizmet ve teknoloji uygulaması sağlamaktadır.
Havacılık Almanya için önemli bir ekonomik aktivitedir. Alman havacılık endüstrisindeki satış geliştirme trendi uzun yıllar boyunca sürekli olarak yukarı yönlü hareket etmiştir. 2021 ve 2022 yıllarında sektör, korona pandemisinin olumsuz etkilerinden henüz tam olarak sıyrılamasa da kara taşımacılığındaki rekabet, sınırların kapanması ve giriş düzenlemelerinin yavaşlaması gibi nedenlerde havayolları kargoları için daha yüksek fiyatlar talep edebilmiş, bu da özelikle havayolu taşımacılığı sektörünün pazar hacminin büyümesine neden olmuştur.
Sektörel dış ticaret rakamlarına bakıldığında 2000 yılında 14,8 milyar avro satış gerçekleştiren Alman havacılık sektörünün, 2019 yılında 41 milyar avroluk satış rakamına ulaştığı, ancak Korona krizi nedeniyle 2020’de satışların 31 milyar avroya gerilediği görülmektedir. Alman havacılık endüstrisindeki çalışan sayısı 2019’da 114.000 civarında iken korona pandemisi sebebiyle bu sayı 2020 yılında 105.000’e ve 2021 yılında ise 100.000’e gerilemiştir. Ancak özellikle Aisbus firmasının 2023 yılında toplam 3.500 kişiyi işe alacağına dair açıklaması doğrultusunda sektördeki istihdam sayısında yukarı yönlü bir hareket olacağı, ancak sektörün normal istihdam rakamlarına dönmesinin 2024/2025 yıllarını bulacağı değerlendirilmektedir.
Sektörün en önemli çatı kuruluşu olan Federal Alman Havacılık Derneği’nin (Bundesverband der Deutschen Luft- und Raumfahrtindustrie e.V.) son açıkladığı verilere göre 2021 yılında sektörün cirosu 31,4 milyar avro, sektörde Ar&Ge ve yenilikçiliğe ayrılan miktar 2,5 milyar avro (toplam cironun yüzde 8’i), ihracatın cirodan aldığı pay ise yüzde 72 olarak gerçekleşmiştir. Cironun alt sektörlere dağılımına bakıldığında havacılık endüstrisinin 22 milyar avro, savunma sanayiinin 7 milyar avro, uzay sanayinin ise 2,4 milyar avro ciroya ulaştığı, çalışan sayısı bakımında ise 69.000 çalışanın havacılık sanayiinde, 22.000 çalışanın savunma sanayiinde ve 9.300 çalışanın ise uzay sanayiinde istihdam edildiği görülmektedir.
Sektördeki ticaret hacmi 2019 yılında 60 milyar dolar iken, bu tutar 2020 yılında 42 milyar dolara, 2021 yılında ise 39 milyar dolara gerilemiştir. Söz konusu ticaret hacminin 27,3 milyar dolarını Almanya’nın ihracatı, 11,7 milyar dolarını Almanya’nın ithalatı oluşturmaktadır.
Havacılık ekipmanlarının bulunduğun 88. fasılda Almanya 2020 yılında 25,1 milyar avro, 2021 yılında 23,5 milyar avro ve 2022 yılında ise 27,7 milyar avroluk ihracat gerçekleştirirken aynı dönemde sırasıyla 12,4 milyar avro, 10,8 milyar avro ve 10,7 milyar avroluk ithalat gerçekleştirmiştir. Söz konusu endüstride en fazla ihracat Hamburg eyaletinden gerçekleştirilirken bu eyaleti Kuzey Ren -Vestfalya ve Bavyera Eyaletleri takip etmektedir. Yine söz konusu fasılda 2022 yılında Almanya’nın en önemli ihracat partneri Çin olurken (3,0 milyar avro), bu ülkeyi sırasıyla Türkiye (2,4 milyar avro), ABD (2,2 milyar avro), Hindistan (2,0 milyar avro), Macaristan (2,0 milyar avro), Meksika (1,5 milyar avro) ve Tayvan (1,0 milyar avro) takip etmektedir. Almanya’nın en önemli ithalat partnerleri ise sırasıyla ABD (2,7 milyar avro), İngiltere (2,4 milyar avro) ve Fransa’dır (2,0 milyar avro).
Almanya’da havacılık ve uzay sektörü, ülke çapında sadece belirli bölgelerde toplanmayıp, ülke geneline yaygın bir dağılım göstermektedirler. Sektörün belli başlı merkezleri, Kuzey Almanya’da Hamburg, Bremen, Hannover şehirleri ile Güney Almanya’da Münih, Stuttgart, Orta ve Doğu Almanya’da Berlin ve Dresden ve Batı Almanya’da Köln, Bonn ve Aachen şehirleridir. Bunun yanı sıra, sektörün işleyişinin büyük ve uluslararası firmaların tedarikçisi olan küçük ve orta ölçekli, ancak uzmanlaşmış firmalar şeklinde olduğu gözlemlenmektedir. Almanya’da bulunan “Tedarik Zinciri Mükemmeliyeti İnisiyatifi ” verilerine göre, Almanya’da havacılık ve uzay sektöründe yaklaşık 2.000 adet tedarikçi firma faaliyet göstermektedir.
Havacılık endüstrisinde Dünya çapında her altı ticari uçaktan biri Almanya’da kurulup teslim edilmekte ve orta ölçekli şirketler tarafından karakterize edilen yan sanayinin ürünleri, dünya çapında teslim edilen her uçakta yer almaktadır. Sektör Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat Stratejisini bir fırsat olarak görmekte olup “geleceğin iklim nötr uçağının Avrupa’da özel olarak da Almanya’da geliştirilip inşa edilmesini” önümüzdeki dönemin ana hedefi olarak ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, sektördeki araştırma fonlarının büyük bölümü iklim-nötr uçak üretilmesi, entegre uçuş sistemleri, yüksek performanslı hafif yapılar, dijitalleşme ve sürdürülebilir havacılık yakıtları, aynı zamanda bir hidrojen altyapısının geliştirilmesi gibi araştırmalara yöneltilmiş durumdadır.
Uzay araştırmaları alanında da Alman havacılık ve uzay endüstrisi özellikle geliştirdiği uydular ile ön plana çıkmaktadır. Son dönemde bu uydular ile iklim ve çevrenin korunması ve iklim değişikliği araştırmaları noktasında önemli başarılar elde edilmiştir. Ayrıca, Ukrayna’daki savaşın mevcut arka planına karşı, uzay yolculuğunun stratejik önemi ve Avrupa’da, uydu tabanlı ve güvenli bağlantıya ihtiyacın önemi de belirginleşmiş, Avrupalı ve uluslararası ortaklarla “yarının uzay yolculuğunu şekillendirebilmek ve Alman uzay endüstrisini dünya çapında rekabetçi bir şekilde konumlandırmaya devam edebilmek” için ulusal uzay ve yenilik programına önemli miktarda kaynak ayrılmıştır.
Askeri havacılık sanayi alanında 2021 yılında, çalışan sayısında yüzde 4’lük bir düşüş (22.900’den 22.000’e) görülmesine rağmen 7 milyar avroluk sabit bir ciro kaydedilmiş, tedarik zinciri için ekonomik güvenlik anlamına gelen birkaç büyük ölçekli proje uygulanmıştır. Bunlar arasında Sinyal Yakalayan Havadan Uzun Menzilli Gözetleme (SLWÜA), Kalıcı Alman Havadan Gözetleme (PEGASUS) Sistemlerinin geliştirilmesi, Avrupa EuroMALE Drone, Geleceğin Savaş Uçağı Sistemi (Future Combat Air System – FCAS) için “Yeni Nesil Silah Sistemi’nin (NGWS) Alman-Fransız-İspanyol işbirliği ile geliştirilmesi, Avrupa Deniz Feneri projesi gibi projeler ön plana çıkmaktadır.
Havacılık sanayi alanında Almanya’da önemli uluslararası fuarlar ve organizasyonlar düzenlenmektedir. Münih’te düzenlenen AIRTEC – Havacılık ve Uzay Endüstrisi İçin Uluslararası Ticaret Fuarı ve Kongresi, Hamburg’da düzenlenen CCH – Havacılık Endüstrisi İçin Uluslararası Ticaret Fuarı, yine Hamburg’da düzenlenen Aircraft Interiors Expo – Uçak İçi Ekipmanları için Uluslararası Ticaret Fuarı, Berlin’de düzenlenen ILA Berlin Air Show – Uluslararası Havacılık Fuarı, Nürnberg’de düzenlenen AACII – Havacılık ve Uzay Kongresi ve Fuarı bu alanda önde gelen organizasyonlar arasında yer almaktadır.
Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü: Almanya, dünyanın önde gelen tekstil ve hazır giyim endüstrilerinden biridir. Almanya, yıllar boyunca tekstil üretimi, moda tasarımı ve perakende alanında birçok başarılı şirket ve markaya ev sahipliği yapmıştır.
Almanya’nın tekstil ve hazır giyim endüstrisi, özellikle yüksek kaliteli ürünler ve yenilikçi tasarımlarla tanınır. Endüstri, özellikle teknik tekstiller, işlevsel giyim ve spor giyim gibi özel giyim türlerinde uzmanlaşmıştır.
Almanya’da bulunan bazı önde gelen tekstil ve hazır giyim şirketleri arasında Hugo Boss, Adidas, Puma, Birkenstock, Escada, S.Oliver, Tom Tailor, Gerry Weber ve Triumph yer almaktadır.
Almanya’nın tekstil ve hazır giyim endüstrisi, sürdürülebilirlik konusunda da öncü bir rol oynamaktadır. Yerel üretim, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı ve etik üretim uygulamaları gibi sürdürülebilirlik önlemleri, endüstri genelinde yaygın olarak benimsenmiştir. Almanya’nın tekstil ve hazır giyim endüstrisi, küresel ticarette önemli bir rol oynamaktadır. Ülke, tekstil ve hazır giyim ihracatında dünya genelinde en büyük 5 ülke arasında yer almaktadır.
Almanya tekstil ve hazır giyim endüstrisi küçük ve orta ölçekli yaklaşık 1400 şirketten oluşmaktadır. Tekstil ve hazır giyim endüstrisi, yurtiçinde yaklaşık 124.000 çalışanı ile gıda endüstrisinden sonra en büyük ikinci tüketim malları sektörüdür. Almanya’daki tekstil ve hazır giyim endüstrisi, 1.400 çalışanı ile 16 tekstil araştırma enstitüsünün sunduğu hizmetlerden faydalanmaktadır. Alman firmaları, söz konusu sektörde yıllık yaklaşık 29 milyar avro civarında ciro yapmakta ve bunun %60 tekstil, %40’ı ise hazır giyim sektöründe gerçekleşmektedir. Ortalama %40’lık ihracat kotası, Alman tekstil ve hazır giyim ürünlerinin uluslararası pazarlardaki yerini yansıtmakta ve dünya çapında önemli bir konumda olan firmalarının rekabet güçlerinin altını çizmektedir. Almanya’da tekstil ve hazır giyim endüstrisindeki büyümeyi tetikleyen en önemli faktörlerden biri, çok sayıda yüksek teknolojili üründe kullanılan teknik tekstillerdir.
Alman tekstil firmaları, estetik ve dizaynın yanında, çevre ve enerji teknolojisinde cephe soğutma fonksiyonlarından ısıtma ve aydınlatma için kontrol sistemlerine kadar giderek daha önemli hale gelen işlevlere sahip birçok özel uygulama sunmaktadır. Kullanım alanına göre üretilen özel kumaşlar yüksek düzeyde yangından koruma veya hava koşullarına dayanıklı tekstil ürünlerinin üretilmesini sağlamaktadır.
Tekstil endüstrisinin cirosunun yaklaşık üçte biri moda ve hazır giyim sektöründe gerçekleşmektedir. Alman moda markaları yüksek kalite ve sürdürülebilirliğe büyük önem vermektedirler. Alman moda markaları dünyanın en yüksek çevresel ve sosyal standartlarına göre üretim yapmaktadırlar. Sürdürülebilirlik, Alman giyim üreticilerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Almanya’dan tasarlanan ve pazarlanan koleksiyonlar en yüksek standartları karşılamaktadırlar. AR-GE ve eğitime olan güçlü bağlılığı nedeniyle Almanya, sürdürülebilir malzemelerdeki yenilikler ve özel ek fonksiyonlar söz konusu olduğundan dünya çapında önde gelen ülkeler arasındadır. Geri dönüştürülmüş malzemelerden çok sayıda fonksiyonel ve dış mekan tekstili üretmektedirler.
Alman üreticiler aynı zamanda iş kıyafeti ve koruyucu kıyafet konusunda da dünyada önde gelen ülkeler arasında yer almaktadırlar. Ek işlevlere sahip son derece yenilikçi malzemeler, tüm dünyada itfaiye ve polis güçlerinin güvenliğini arttırmaktadır. Almanya, bu tür özel tekstillerle de Almanya’daki tekstil endüstrisini güçlendirmeyi ve bununla dünya çapında önemli bir üst konum sağlamayı başarmıştır. Tekstil alanında yapılan araştırmalar buna önemli bir katkı sağlamaktadır.
Alman moda ve giyim üreticileri yenilikçi güçlerinin yanı sıra dijitalleşmeye de yatırım yapmaktadırlar. Dijitalleşme yatırımları sadece üretimi değil aynı zamanda tedarik zincirini de kapsamaktadır. Dijitalleşmenin bir sonucu olarak, üretim ve satış birçok alanda giderek daha yakından birbirine bağlı hale gelmekte ve üreticilerin giderek mallarının bayisi haline geldiği birçok yeni iş modeli ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki birkaç on yıl boyunca burada birçok yeni gelişme gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Teknik tekstil deyince “estetik ve dekoratif özelliklerinden ziyade, öncelikle teknik performansları ve fonksiyonel özellikleri için üretilen tekstil malzemeleri ve ürünleri” anlaşılmaktadır. Teknik tekstil mamülleri çeşitli kimyasal malzemelere, hava şartlarına, ultraviyole ışınlarına, darbelere, küf, mantar ve bakteri gibi mikro organizmalara karşı koruyucu, yüksek mukavemet, yanmazlık, filtreleme, leke tutmazlık, buruşmazlık gibi üstün performans özelliklerine sahip ürünlerdir. Bu ürünler genellikle kimya, makina, tıp, elektrik-elektronik gibi çok disiplinli çalışmalar ile geliştirilirler ve tekstil dışında çok çeşitli yerlerde ve ürünlerde kullanım imkanı bulurlar.
Alman tekstil endüstrisinde teknik tekstiller ile etkileyici bir dönüşüm gerçekleşmiştir. Alman üreticiler teknik tekstil sektöründe çeşitli uygulama alanlarında sürekli yeni metotlar ve ürünler geliştirmektedirler. Mühendisler ülkesi olan F. Almanya, bu alanda da dünya lideri konumundadır. Teknik tekstiller birçok alanda yenilikçi çözümler sunmaktadır; en büyük futbol stadyumlarının üzerinde çadır çatılar, izolasyon için keçe, sağlık sektöründe yara pansumanı, kalp cerrahisinde stent, endüstriyel bir tesiste filtre, köprü yapımında hava yastığı ve yük taşıyıcı hafif bileşen, elektrikli araçlarda motor için koruyucu ceket, uçak kokpiti etrafındaki bileşen olarak kullanım alanları bulmaktadır.
2022 yılında tekstil ve hazır giyim dış ticaret verilerine bakıldığında, Almanya 38,71 milyar avro ihracat ve 59,21 milyar avro ithalat gerçekleştirmiş olup, bu sektörde yaklaşık 20,5 milyar avro değerinde cari açık verdiği görülmektedir.
Almanya’nın 2022 yılında tekstil ve hazır giyim sektöründe en çok ihracat yaptığı ülke 4,29 milyar avro ile Polonya’dır. Polonya’yı Avusturya (4,25 milyar avro), İsviçre (3,92 milyar avro), Fransa 2,99 milyar avro, Hollanda (2,98 milyar avro) ve İtalya (2,01 milyar avro) takip etmektedir. AB dışında en çok ihracat gerçekleştirdiği ülkeler arasında birinci sırayı ABD (978 milyon avro) ve ikinci sırayı Rusya (423 milyon avro) ve üçüncü sırayı Çin Halk Cumhuriyeti (422 milyon avro) almasına rağmen, bu iki ülke bu sektörde en çok ihracat yapılan on ülke arasına girememektedir.Almanya’nın Türkiye’ye ihracatı ise 369 milyon avrodur. Söz konusu ihracat verileri değerlendirildiğinde AB’ndeki ülkelerin yapılan ihracatta açık ara önde oldukları tespit edilmektedir.
2022 yılında Tekstil ve hazır giyim sektöründe Almanya’nın gerçekleştirdiği ithalat verileri değerlendirildiğinde, en çok ithalat yapılan ülkeler arasında 13,62 milyar avro ile Çin Halk Cumhuriyeti olduğu görülmektedir. İkinci sırada 9,06 milyar avro ile Bangladeş ve üçüncü sırada 5,99 milyar avro ile Türkiye yer almaktadır. Yapılan ithalatta Türkiye’yi sırasıyla Hindistan (2,45 milyar avro), Pakistan (2,44 milyar avro) ve İtalya (2,43 milyar avro) takip etmektedir. Almanya tekstil ve hazır giyim sektöründe net bir ithalatçıdır. Yerli tekstil ve hazır giyim sanayi üretimi talebin yalnızca küçük bir bölümünü karşılayabilmektedir. Bu sektördeki ihtiyaçların büyük bir bölümü Asya’daki düşük ücretli ülkeler tarafından karşılanmaktadır. Alman hazır giyim pazarı için 2022 yılında Çin, Bangladeş ve Türkiye en önemli tedarikçi ülkeler arasında başta gelmektedirler. Ancak teknolojik gelişmeler, üretim alanlarının 2025 yılına kadar Avrupa’ya geri taşınacağına işaret etmektedir.
Dünyanın önde gelen sanayi ülkelerinden Almanya‘da 2022 yılı itibarıyla enerji kaynaklarını %35,2 oranında mineral yağlar, %23,8 oranında doğal gaz, %19,8 oranında kömür, %17,2 oranında yenilenebilir enerji, %3,2 oranında nükleer enerji ve %0,8 oranında diğer türler oluşturur. Bu bağlamda ülke fosil yakıtlar bakımından sınırlı kaynaklara sahip olup, büyük ölçüde dışa bağımlıdır ve kullanılan enerjinin yarısından fazlasını diğer ülkelerden ithal etmektedir.
Söz konusu bağımlılığın azaltılmasına yönelik çalışmalar kapsamında 2017 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası yürürlüğe konulmuştur. Enerji arzının yenilenebilir kaynaklara dayanması ve enerji kullanımının daha verimli olmasını teminen düzenlenen yasada, enerji dönüşümüne ilişkin temel prensipler belirlenerek maliyet verimliliğine, elektrik enerjisinin yenilenebilir enerji ile entegrasyonuna ve mevcut şebekelerin optimizasyonu sağlanarak modernize edilmesine özel önem atfedilmiştir.
Buna müteakip hazırlanan enerji dönüşümü izleme raporlarında, uluslararası enerji işbirliği çabalarının ekonomik faaliyetleri destekleyeceği ve siyasi açıdan ülkeyi güçlendireceği belirtilmektedir. Enerji sektörüne ilişkin olarak ülkede yapılan çalışmalar kapsamında ayrıca, 2019 yılı itibarıyla Almanya genelinde 10 milyon adet ısınma sisteminin en az 10 yıllık olduğu tespit edilmiş olup, verimsiz olan ısınma sistemlerinin yenileri ile değiştirilmesi gündemde gelmiştir. Bu çerçevede, bahse konu yasa uyarınca, ev sahipleri ve kiracılar gibi hane halkının bile enerji dönüşümüne aktif katkı sağlaması amaçlanarak ülkede hane halkının güneş enerjisi kullanımı teşvik edilmeye başlanmıştır.
Bu itibarla, Federal Alman hükümetinin enerji konusunda aldığı tedbirler ilk etapta olumlu sonuç doğurmaktadır. 2021 yılında toplam elektrik üretiminin yaklaşık %%30,2’si kömürden elde edilirken, %4 artışla 2022 yılında bu oranın %31,4 seviyesine yükseldiği; bu kapsamda, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin ise 2021 yılına oranla %10,6 yükseldiği ve toplam elektrik üretiminin %43,9’unu oluşturduğu tespit edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin, %22’si Rüzgar, %7,5’i biogaz, %10,4’ü güneş ve %2,9’u su’dan elde edilmiştir. 2022 yılında Almanya’da bir önceki yıla göre 7,6 milyar kWh gerilerek 576,6 milyar kWh’a düştüğü görülmüştür. Bu elektrik üretiminin %56,1’ı geleneksel enerji kaynaklarından [Kömür (%31,4), Atom (%6,5), Gaz (13,3)] sağlanmıştır. Yetkililer tarafından, 2025 yılına kadar enerji tüketiminin %40-45 arasında yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmasına yönelik çalışmaların sürdürüleceği belirtilmektedir.
2050 yılına kadar ülkede enerji arzının %60‘ının ve elektriğin de %80’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilmesi gündemdedir. Bu bağlamda, Federal Almanya geleneksel petrol ve gaz ithalatını azaltacak, Paris Anlaşması ve Kyoto Protokolü ile üstlendiği yükümlülükleri yerine getirerek küresel sera gazı emisyon oranlarını düşürecektir. 2030 yılına gelindiğinde, tüm Almanya’daki elektriğin %65’inin yenilenebilir enerjiden elde edilmesi, 2050 yılı itibariyle ise, Almanya’da üretilen ve tüketilen tüm elektriğin climate-neutral olması beklenmektedir.
Bu çerçevede, Alman hükümetinin 2006-2015 yılları arasında enerji araştırmaları için 6,4 milyar avro harcadığı, bunun yanı sıra yüksek gerilimli iletim hatların (elektrikli otobanlar) inşası için 35 milyar avronun üzerinde yatırım yapılmasının planlandığı ve otomobil endüstrisinden kimya endüstrisine kadar pek çok sektörde yaklaşık 300 Alman firmasının 2024 yılına kadar enerji yenilemesine yatırım için ayırdıkları bütçenin 2 milyar avro’dan fazla olduğu tahmin edilmektedir.
Bunun yanı sıra, 2020 yılının son çeyreğinde revize edilen 2050 Yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasası ile, yeşil elektriğin yaygınlaşmasını sağlamayı teminen Almanya çapında kullanılan tüm elektriğin ‘climate neutral’ (karbondioksit emisyonu sıfır) olması; bunun yanısıra modern, düşük maliyetli ve verimli enerji dönüşümü amaçlanmaktadır.
Bahse konu Yasada, diğer unsurların yanısıra, güç dağıtım şebekelerinin dijitalleştirilmesini teminen rüzgar tribünlerinin ve güneş sistemlerinin yaygınlaştırılmasının hızlandırılması öngörülmektedir. Kanunun yeni haliyle, güneş, biyokütle ve karada ve denizde rüzgar yoluyla elde edilen yıllık elektrik miktarlarının artırılması amaçlanmakta olup, konuya ilişkin olarak eyalet hükümetlerinin daha sıkı kontrol edilmesi beklenmektedir.
Her iki yılda bir, fiili elektrik tüketiminin yapısı esas alınarak hedefler kontrol edilmektedir. Biyogaz tesislerinin sayısının artırılmasına yönelik hedefler de güncellenmektedir. Bununla birlikte, elektrikli araçların elektrik kullanımına ilişkin talebi artırması kaçınılmaz bir süreç olacaktır.
Rüzgar tribünlerinin daha fazla kabul görmesini teminen vatandaşlar ve belediyelere yönelik olarak devlet yardımlarının artırılması planlanmaktadır. Bu kapsamda, rüzgarın ve güneşin olmadığı zamanlarda da güç tesislerinde sürekliliğin sağlanması önem arz etmektedir.
Yakın geçmişte, yeşil elektriğin yaygınlaştırılması süreci çok yavaş işlemiştir. Uzun onaylama süreçleri, tesis kurulacak alanın eksikliği, yerleşik halkın ve çevreci kuruluşların protestoları ve karşı davaları nedeniyle yeni rüzgar ve güneş parklarının yapımında sıkıntı yaşanmıştır.
Son olarak, Almanya, özellikle doğal gaz konusunda Rusya’ya yüksek oranda bağımlı olması nedeniyle, ekonomisinin derin bir durgunluktan kaçınabilmesi için yeterli enerji edinebilmesini sağlamak adına yeni gaz ithalat altyapısı inşa etmesi ve kaynaklarını çeşitlendirmesi konusunda özel bir baskı altında bulunmaktadır. Bu kapsamda, 8 Temmuz 2022’de Alman hükümeti, on yılların en büyük enerji politikası değişikliğini kabul etmiştir. 593 sayfadan uzun olan paket, yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşmasını hızlandırmak üzere 5 yasada yapılacak değişiklikleri içermektedir:
Almanya petrol ve maden cevheri bakımından büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülkedir. Ülke taş kömürü, linyit kömürü ve tuz kaynaklarına sahip olmakla birlikte, genel olarak metal-mineral kaynakları açısından yoksuldur.
Diğer taraftan, Almanya’nın en büyük doğal kaynağı olan kömür uzun yıllar boyunca Alman endüstrisi için ekonomik büyüme ve kalkınmanın öncüsü olmuştur. Ancak bilindiği üzere Federal Almanya 2018 yılı sonunda son taş kömürü ocağını kapatıp üretimi durdurmuştur. Bu karar üretim maliyetlerinin ithalat maliyetleri ile kıyaslandığında çok yüksek kalmasından, konuya ilişkin devlet teşviklerinin giderek azalmasından ve taş kömürü çıkarılmasının doğaya verdiği zarardan kaynaklanmıştır.
Federal Alman Kömür Komisyonu’nun 2019 tarihli raporuna göre, kömür ve linyit ülkenin enerji kaynaklarının %20’sinden fazlasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Almanya, dünyanın en büyük linyit kömürü üreticisi konumundadır. Taş kömürüne oranla yüzeyde bulunan ve daha çok karbondioksit oranına sahip linyit kömürü, büyük çoğunlukla ülkenin batı ve doğusunda, özellikle Kuzey Ren – Vestfalya, Saksonya ve Brandenburg eyaletlerinde çıkarılmaktadır. Linyit kömürünü uzak mesafelere taşımak ekonomik olmadığından önemli miktarda linyit, santrallerde elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Dolayısıyla tesisler ürünün çıkarıldığı alanın yakınında konumlandırılmıştır.
Ülkede çıkartılan taş kömürü ise daha çok Kuzey Ren – Vestfalya ve Saarland’da bulunmaktadır. Almanya’da halen 83 milyar ton taş kömürünün ve 36 milyar ton linyitin bulunduğu tahmin edilmektedir. Linyit yataklarına kıyasla taş kömürü yatakları daha derinde yer almaktadır ve taş kömürünün toprağın altından çıkartılma maliyeti malın ithalat maliyetinin üstündedir. Bu nedenle, rezerv açısından zengin olmasına rağmen taş kömürü artık tümüyle Rusya, ABD ve Avustralya gibi ülkelerden ithal edilmektedir.
2021 yılında Almanya’da 126,3 milyon ton linyit kömürü (+%17,6), 1,81 milyon ton petrol (%4,7), 6 milyar m³ doğalgaz (-%0,1) çıkarılmıştır. 309 milyon ton ile en önemli mineraller kumlar ve çakıllar olmuştur. 219 milyon ton ile doğal taşlar ikinci sırada gelmektedir ve bu ikisi Almanya’nın maden üretiminin %80’ine tekabül etmektedir. 2021 yılında ülke toplam ithalatının %17,6’sını (211,2 milyar avro) enerji hammaddeleri, metaller ve demir dışı metaller teşkil etmiştir. Bir önceki yıla göre bu rakam %51,1 oranında artmıştır. Bunun en önemli nedenleri COVİD-19 pandemisinin şiddetini kaybetmesi sonucu ekonominin rahatlaması ve enerji hammaddelerinde yaşanan fiyat artışları olarak değerlendirilmektedir. 2021 yılında doğal gaz ithalatının %35-40’lık payı Rusya’dan, %30-35 oranında da Hollanda ve Norveç’ten tedarik edilmektedir. Demir dışı metallerin %92’si Avrupa’dan temin edilmesine karşın, metallerin sadece %50’lik kısmı Avrupa menşelidir. Değer olarak en önemli ithalat ülkeleri Hollanda (23,2 milyar avro), Rusya (20,3 milyar avro), Belçika (11,1 milyar avro) ve ABD (10,6 milyar avro) olmuştur.
Petrol %32 ile Almanya’nın en önemli enerji kaynağı olmuştur.2021 senesinde petrol ithalat değeri 81 milyon avro olarak gerçekleşmiş olup, en çok Rusya, ABD, Kazakistan, Norveç ve İngiltere’den tedarik edilmiştir. Almanya’nın 16 milyon tonluk petrol yatakları bulunmakla birlikte, 44 adet petrol çıkarma tesisinde üretim yapılmaktadır. Doğalgaz %27 ile ülkenin ikinci büyük enerji kaynağıdır. Almanya’nın 20 milyar m³ doğal gaz rezervi bulunduğu düşünülmektedir ve %99’u Aşağı Saksonya eyaletinde bulunmaktadır. Ülkede 69 adet üretim tesisi bulunmaktadır.
Almanya 2021 senesinde 108,5 milyar avro değerinde mineral ve enerji hammaddeleri ihraç etmiştir (+%33,5). Bunların %69,4’ü metaller, %27,8’i enerji hammaddeleri ve %2,8’si demir dışı metallerden oluşmuştur.
%17,7 ile kömür Almanya’nın en önemli üçüncü enerji kaynağıdır. Almanya’nın 2022 yılı kömür ihracatı ise 361 milyon avro, ithalatı ise 12,3 milyar avro civarında gerçekleşmiştir. Sektörde istihdam edilen kişi sayısının ise hâlihazırda 20.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde ise iklim değişikliği, hava kirliliği ve artan sağlık ve çevresel faktörler de kömür kullanımının azaltılmasını gerektirmiştir. Nitekim kömür ve linyitin ülkedeki karbondioksit gazı emisyonu içerisindeki payının %39 oranında olması, diğer ülkelerin yanı sıra Almanya’nın da bu sektöre ekonomik anlamda bağımlılığının azaltılması hususunu gündeme getirmiştir.
2018 yılında ülkede söz konusu yapısal değişimin ekonomi ve istihdama etkilerini azaltmak amacıyla bir Kömür Komisyonu kurulmuştur. Anılan komisyonun en önemli görevi, 2038 yılına kadar ülkenin kömür bağımlılığını azaltacak politikaların belirlenmesine yönelik kapsamlı bir yol haritası oluşturmak ve ülkenin kömür ekonomisinden yenilenebilir enerji ekonomisine geçişinin kolaylaştırılmasını sağlamaktadır. Bununla birlikte, Almanya’nın karbondioksit salınımına ilişkin olarak üstlendiği küresel sorumlulukların yanı sıra, 2030 yılında ülkede elektrik üretiminin saatte 630 teravata kadar yükselebileceği de tahmin edilmektedir. Öte yandan, linyit ve taş kömüründen sağlanan elektrik üretim kapasitesinin, söz konusu rakamın üçte birini bile karşılamayacağı hesaplanmakta olup bu açığın yenilenebilir enerji kaynakları olan rüzgar ve güneş enerjisi ile kapatılması ülke gündemindedir.
Diğer taraftan, Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında Şubat 2022’den bu yana devam eden savaş nedeniyle, Rusya Federasyonu’na enerji alanında bağımlılığı yüksek olan Almanya’da kömür ve linyit gibi enerji kaynaklarının yeniden kullanılması ya da bunların tamamen terkedilmesinin ertelenmesine yönelik tartışmalar yeniden başlamıştır. 01 Eylül 2022 itibariyle Rusya’dan yapılan doğalgaz ithalatı tamamen durdurulmuştur. Bununla birlikte petrol ithalatı ise devam etmektedir.
Almanya fosil yakıtlı kömür santrallerini 2030 yılında kapatmayı planlamaktadır. Daha önce bu hedef en geç 2038 olarak belirlenmiştir. Kömür kullanımını azaltma Almanya’nın enerji sisteminde büyük değişiklikleri de beraberinde getirecektir. Ülke, halihazırda elektriğin üçte birinden fazlasını, kömürden elde etmektedir.
Bu kararla 280 milyon ton linyit kömürü ve aynı miktarda karbondioksit salınımından tasarruf edilmesi beklenmekte olup, Paris Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık artışını 1,5 °C sınırlı tutmak için büyük bir adım olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte yenilenebilir enerji ve hidrojen projelerine destek miktarları arttırılacaktır. Diğer taraftan Almanya’nın enerji ihtiyacında Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yaşanabilecek sıkıntıları önlemek amacıyla daha önce 2022 yılının sonunda kapatılması öngörülen iki adet 600 megawatlık linyit kömür santrallerinin 2024 yılına kadar kullanılması kararı alınmıştır (https://www.bgr.bund.de/).
Çoğu gelişmiş ülkede olduğu gibi, hizmet sektörü Alman ekonomisinin de temel yapıtaşlarından birisidir. Ülkenin GSYİH’sına yıllık katkısı yaklaşık yüzde 70 olup ayrıca işgücünün %72’si hizmet sektöründe istihdam edilmektedir. Şirketlerin %80’i ise hizmet sektöründe faaliyet göstermektedir. Geçtiğimiz yıllardaki büyüme esas olarak işle ilgili hizmetlere yönelik güçlü bir talepten kaynaklanmıştır.
Hizmet sektörü; inşaat sektörü, toptan ve perakende sektörü, lojistik sektörü, danışmanlık sektörü, finansal hizmetler, otel ve yemek sektörü, emlak sektörü, sağlık hizmetleri, yaratıcı sektör, eğitim ve kamu hizmetler gibi maddi olmayan mallarla ilgili tüm ticari faaliyetleri kapsamaktadır.
Özellikle bilgi odaklı hizmetler, Alman brüt katma değerinin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmakta ve Alman ekonomisi üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. BT hizmetleri, araştırma ve geliştirme ile lojistik ve iletişim endüstrileri daha fazla büyüme için yüksek bir potansiyele sahiptir. Yaratıcı endüstriler gittikçe önem kazanmakta ve Almanya’daki yaş yapısındaki demografik eğilim, hanehalkı desteği ve sağlık hizmetleri için güçlü bir talep gerektirmektedir. Hizmet ticaretinin, ulusal ekonomilerin gelirlerine giderek daha fazla katkıda bulunmasına rağmen hizmetlerin sağlanması sürecinde yasal düzenlemeler hakim olmaktadır.
Özellikle dil engelleri, ulusal kanunlar ve yönetmelikler, hizmet alanındaki uluslararası ticaretin önündeki başlıca engeller olmaya devam etmektedir. Bu nedenle, Alman Federal Hükümeti ikili anlaşmalarda, Hizmet Ticareti Genel Anlaşmasında (GATS) ve AB hizmetler direktifinin uygulanması yoluyla bu engellerin kaldırılmasını desteklemektedir.
Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre 2021 yılında Almanya 386,7 milyar dolar hizmet ihracatı ve 386,03 milyar dolar hizmet ithalatı gerçekleştirerek, dünya hizmet ihracatında %6,2‘lık ve dünya hizmet ithalatında %6,9’luk bir paya sahip olmuştur. Bu kapsamda, Almanya 2021 yılı hizmet ihracatında dünyada 4 üncü sırada ve hizmet ithalatında ise dünyada 3 üncü sırada yer almaktadır. En fazla küresel ulaşım ve turizm sektörlerinde faaliyet gösteren Almanya, %14,2 oranında ABD’ye, %9,1 oranında İsviçre’ye ve %9 oranında İngiltere’ye hizmet ihracatı, %12,5 oranında ABD’den, %8,8 oranında İngiltere’den ve %4,7 oranında İsviçre’den hizmet ithalatı gerçekleştirmiştir.
Alman Federal İstatistik Ofisi (DESTATIS) tarafından açıklanan verilere göre 2022 Ekim verilerine göre Almanya’da hizmet sektörü cirosu (geçici, takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmış) bir önceki aya göre -%0,7 (reel olarak) ve -%0,9 (nominal olarak) azalmıştır. Bununla birlikte bir önceki yılın aynı ayına göre +%7,7 (reel olarak ve +%12,1 (nominal olarak) artış göstermiştir.
Covid-19 pandemisi hizmetler sektöründe oldukça asimetrik bir etki göstermiştir. Temas yoğun perakendecilik, konaklama ve gastronomi sektörleri süreçten negatif etkilenirken, uzaktan yürütülebilen ya da pandeminin etkisiyle talebin artış gösterdiği sağlık ve lojistik gibi hizmetlerde bu durum söz konusu olmamıştır.
Finansal hizmetler bakımından, Almanya birçok ülkeye kıyasla, birden fazla finansal merkeze ev sahipliği yapmaktadır. Bu çerçevede, Avrupa’daki en büyük pazar olan Almanya, Avrupa Birliği’ne giriş kapısı niteliği taşımaktadır. Avrupa Birliği sistemi, finansal hizmet sağlayıcılarının herhangi bir birlik ülkesinde yerleşik olması durumunda yaklaşık 450 milyon tüketicinin bulunduğu tüm üye ülkelere giriş kolaylığı sunmaktadır. Finansal hizmetler, yüksek sermaye yeterlilik oranı ve düşük seviyedeki batık ya da sorunlu krediler sebebiyle pandemide görece güçlü bir pozisyonda kalmıştır. Öte yandan, düşük faiz oranı uygulaması sebebiyle karlılığın daha da gerilemesi ve piyasa düzenlemelerinin güçlendirilmesi beklenmektedir.
Lojistik: Almanya, 2021 yılı verilerine göre, yaklaşık 33.400 kilometrelik işletilen uzunluk ile Avrupa’nın en uzun demiryolu hattı uzunluğuna, 13.200 km.’lik otoban hattı ile de Avrupa’nın en uzun ikinci otoban ağına (toplam yol ağı 230.082 km) sahiptir. Almanya’nın iç taşımacılığında önemli bir rol üstlenen suyollarının uzunluğu ise 7.476 km.’dir. İleri seviyedeki enerji ve haberleşme ağı ile yoğun ve geniş çaplı ulaşım altyapısı bir araya gelince zamanında ve hızlı ürün teslimatı garanti altına alınabilmekte olup, bu özelliği ile Almanya lojistik alanında Avrupa’da gösterdiği üstün performansını küresel düzeyde de sürdürebilmektedir. Nitekim Dünya Bankası tarafından son olarak yayımlanan “Uluslararası Lojistik Performans Sıralaması
– Logistics Performance Index-LPI-2018”nı oluşturan hemen hemen bütün ölçütlerde (gümrükleme, alt yapı, uluslararası yükleme, lojistik yetkinlik, yükü takip ve iz sürme ve zamana uyma) Almanya 160 ülke içerisinde birinci sırada yer almaktadır.
Lojistik şirketleri genel itibariyle nakliye, taşıma, depolama, elleçleme ve paketleme alanlarında faaliyet göstermektedir. Lojistik, otomotiv endüstrisi ve perakende ticaretinden sonra Almanya’daki en büyük ekonomik sektördür ve ağırlıklı olarak orta ölçekli şirketlerden oluşmaktadır. 2022 yılında Alman lojistik sektörünün cirosu bir önceki yıla göre yüzde 8 artarak 319 milyar avro olarak gerçekleştirilmiştir. 3,3 milyon kişiye istihdam yaratan lojistik sektöründe, yaklaşık 70.000 firma faaliyet göstermektedir.
Almanya’daki en büyük lojistik firmalarının Kuzey Ren-Vestfalya, Bavyera ve BadenWürttemberg eyaletlerinde bulunduğu görülmektedir. Bununla birlikte Elbe ve Hamburg Limanı üzerinden ulusal ve uluslararası pazarlara karayolu, demiryolu, iç suyolları ve havayolu modlarıyla bağlı olan Hamburg Almanya’nın en önemli lojistik şehridir. Hamburg metropol bölgesinde yaklaşık 320.000 kişi lojistik sektöründe istihdam edilmektedir. Hamburg limanı, Avrupa’nın ikinci büyük limanı ve Almanya’nın en aktif lojistik merkezidir.
Elde ettikleri cirolar bakımından Almanya’nın en büyük lojistik firmalarına bakıldığında Deutsche Post’un (DLH) ilk sırada yer aldığı, bu firmayı Deutsche Bahn (DB Schenker, DB Cargo), Hapag-Lyoyd, Rhenus, Dachser, Hellmann, Hermes, Kühne + Nagel, Fiege ve HHLA’nın takip ettiği görülmektedir.
Havayolu lojistiğinde taşınan yük hacmi 2021 yılında yüzde 24’lük artış ile rekor kırmasının ardından 2022 yılında yüzde 9 azalarak 1.766.739 ton olarak gerçekleşmiştir. Çin’in Kovid-19 pandemisi sebebiyle dışa kapanarak karantina uygulaması, Rusya-Ukrayna Savaşı, artan emtia fiyatları ve enflasyon ile küresel ölçekteki ekonomik yavaşlama gibi nedenlerle hava taşımacılığı hacminin azaldığı değerlendirilmektedir.
Deniz taşımacılığı sektöründe kuzey eyaletlerindeki limanlar sayesinde önemli bir büyüklüğe sahip olan ve Dünyanın ilk 10 denizcilik ulusundan birisi olarak kabul edilen Almanya, son yıllarda bu alanda negatif büyüme eğilimi göstermektedir. Buna rağmen Alman Armatörler Birliği’nin (Verband Deutscher Reeder) verilerine göre Almanya yüzde 10,7 pay ile konteyner gemileri bakımında Dünyada ilk sırada, Dünya ticaret filosu bakımından ise yedinci sırada yer almaktadır. Almanya genelinde toplam 294 deniz nakliyat şirketi bulunmakta olup bunların yüzde 83’ünün filosu 10’dan az gemiden, yüzde 14’ünün filosu 10 ila 29 gemiden, yüzde 2’sinin filosu 30 ila 49 gemiden ve yüzde 1’inin filosu ise 50’den fazla gemiden oluşmaktadır.
Merkezi Hamburg’da bulunan Hapag-Lloyd, dünyanın ilk beş deniz taşımacılığı şirketinden biridir ve 114 ülkede faaliyet göstermektedir. Toplam kapasitesi 750.000 TEU (standart konteyner) olan 150’den fazla konteyner gemisinden oluşan bir filoya sahip olan şirketin 2022 yılı için beklenen karı 16,8 milyar avro olarak açıklanmıştır.
Demiryolu taşımacılığı da hem yük hem de yolu taşımacılığı bakımından Almanya için özel öneme sahiptir. 2022 yılında Alman devletine ait Deutsche Bahn işletmesinin satışlarının 54 milyar avroyu aşması ve işletmenin 1 milyar avronun üzerinde işletme karı açıklaması beklenmektedir. Firma 2022 yılında yan kuruluşları ile birlikte 16 milyar avro brüt, 6,5 milyar avro net yatırım gerçekleştirmiştir.
Deutsche Bahn firmasının iştirakleri olan DB Cargo, Avrupa içi yük taşımacılığı gerçekleştirmekte, DB Schenker ise global lojistik hizmetleri vermektedir. Her iki şirket Almanya endüstrisini Avrupa ve global ölçekteki ekonomik merkezlere bağlayarak Alman sanayisine ve dış ticaretine önemli kazanımlar sağlamaktadır. DB Cargo, sektöründe yüzde 18’lik pazar payı ile Avrupa’daki en büyük firmadır. 2021 rakamları ile 30.000 çalışanı bulunan firma aynı yıl 227 milyon ton yük taşımış ve 4,4 milyar avro işletme karı elde etmiştir. Firma son dönemde dijitalleşme ve karbon salınımını azaltmaya yönelik yeşil projelere ağırlık vermektedir.
DB Schenker olarak da bilinen Schenker AG, Deutsche Bahn AG’nin yüzde 100 bağlı kuruluşu olup uluslararası bir lojistik hizmet sağlayıcısıdır. Şirketin faaliyet alanı kara, hava ve deniz yoluyla mal taşımacılığının yanı sıra sözleşmeli lojistiği de içermektedir. Merkezi Almanya’nın Essen kentinde olan firma 130’dan fazla ülkede 1850’den fazla lokasyonda faaliyet göstermekte ve 76.100 kişiyi istihdam etmektedir. Şirket 2022 yılının ilk yarısında 1,2 milyar avro işletme karı açıklamıştır.
Büyük ölçekli lojistik firmalarına sahip olan Almanya, lojistik sektöründe aralarında Fruit Logistica (Berlin), CeMAT (Hannover), LogiMAT (Stuttgart), Transport Logistic / Air Cargo EUROPE (Münih), Logistics & Automation’un (Dortmund / Hamburg) da bulunduğu önemli uluslararası fuarlara da ev sahipliği yapmaktadır.
Turizm: Turizm sektörünün doğrudan ve dolaylı etkileri dikkate alındığında, ülke ekonomisine katkısı oldukça yüksek olup Almanya içinden ve yurt dışından tatilciler, günübirlikçiler ve iş seyahatinde olanlar yılda yaklaşık 287,2 milyar avro harcamaktadır.
Almanya’da seyahat için harcanan yaklaşık 29 milyar Avro’nun 10,7 milyar avrosu tur operatörlerinin sunduğu paket ve modüler tekliflere yöneliktir. Mevcut verilere göre, yılda 78,6 milyon yolcu Alman havalimanlarını kullanırken, yaklaşık 1,4 milyon kişi yolcu gemilerinde seyahat etmektedir.
Kısa süreli tatiller (iki ila dört günlük) Almanlar tarafından sıkça tercih edilmektedir. Bu kapsamda gerçekleştirilen yıllık toplam 8,1 milyon yurt dışı kısa seyahatte, Avusturya ve Hollanda coğrafi yakınlığının da etkisiyle seyahat edilen ülkelerin başında gelmektedir. Şehir odaklı tatiller de Almanlar arasında popüler olmaya devam etmektedir. Bu geziler de en çok tercih edilen şehir Viyana olurken, onu Paris ve Amsterdam izlemektedir.
Diğer taraftan, beş gün ve üzeri tatiller için en popüler tatil güzergâhları arasında Almanya’nın kendi şehirleri yer almaktadır. Berlin, Alman şehirleri içerisinde en çok ziyaret edilen şehir olurken, bu şehri sırasıyla Hamburg ve Münih takip etmektedir. Yurt dışında en popüler seyahat güzergâhları Akdeniz’dedir. İspanya (özellikle Mayorka), İtalya ve Türkiye Alman tatilcilerin ilk üç favori güzergahıdır.
Almanya’nın turizm sektöründe 2.300’den fazla tur operatörü, yaklaşık 4.000 otobüs şirketi ve yaklaşık 11.000 seyahat acentesi bulunmaktadır. Ayrıca 42.000 konaklama işletmesi ve 165.000’den fazla yemek hizmeti işletmesi dahil olmak üzere 222.000’den fazla ağırlama işletmesi bulunmaktadır. Sektör yaklaşık 2,9 milyon kişiye istihdam sağlamakta ve Almanya’daki toplam işgücünün %6,8’i turizm sektöründe istihdam edilmektedir.
Turizm sektörünün, 2022 yılında 2021 yılına kıyasla Covid-19 krizinin etkilerinden kısmen kurtulduğu kabul edilmektedir. Federal İstatistik Ofisi (Destatis) verilerine göre, Almanya’daki konaklama işletmeleri 2021 yılına kıyasla %45,3 oranında artışla 450,8 milyon geceleme ziyaretçisi kaydetmiş; konaklama ve yemek hizmetlerinde toplam ciro 104 milyar avro olarak gerçekleşmiştir.
Ülkenin ulusal turizm stratejisi, üç politika hedefini kapsamaktadır. Bu hedeflerle, yurt içi katma değerin arttırılması suretiyle ekonomik büyümenin teşvik edilmesi; Almanya’da yaşayan insanların yaşam kalitesinin kalıcı olarak iyileştirilmesi ve turizm aracılığıyla uluslararası istikrarın teşvik edilmesini amaçlanmaktadır.
Bilişim ve Yazılım: Almanya, bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) sektöründe Avrupa’nın en büyük pazarlarından biridir ve dünya genelinde önde gelen teknoloji şirketlerine ev sahipliği yapmaktadır. Almanya’da bu sektör, donanım, yazılım, telekomünikasyon ekipmanları ve hizmetleri gibi birçok ürün ve hizmeti içeren geniş bir pazar sunmaktadır. Ülke dünya pazarında ABD, Çin, Japonya ve Birleşik Krallık ’tan sonra beşinci sırada yer almaktadır. BIT sektörü, Almanya’nın gerek güçlü endüstriyel üretiminde gerekse dış ticaretinde büyük bir rol oynamaktadır.
Almanya’nın bilişim ve yazılım sektörü, birçok uluslararası şirketin yanı sıra yerel küçük ve orta ölçekli işletmelere de ev sahipliği yapmaktadır. Her geçen gün daha fazla uluslararası şirket Almanya’ya yerleşmeye karar vermektedir. Microsoft, Apple, Dell, Adobe, IBM, Oracle ve SAP gibi uluslararası firmalar Almanya’da büyük pazar paylarına sahiptirler. Almanya’da bulunan telekomünikasyon şirketleri arasında Deutsche Telekom, Vodafone ve Telefonica Germany gibi şirketler yer almaktadır.
Almanya’nın bilişim ve yazılım sektöründe, yapay zeka da ön plana çıkmaktadır. Ülke, yapay zeka ve makine öğrenimi alanlarında araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütmekte ve bu teknolojileri kullanarak endüstriyel süreçlerin verimliliğini artırmaktadır.
2022 yılında bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü %4,0 oranında büyüyerek, yaklaşık 100 bin firma, 1.307 bin çalışanı ve 196,1 milyar avroluk bir ciro ile Almanya’da dijitalleşmenin temel itici güçlerinden biridir. 2022 yılındaki cironun 118,9 milyar avroluk kısmı bilişim teknolojileri (büyüme oranı: %6,3), 68,9 milyar avroluk kısmı telekomünikasyon (büyüme oranı: %1,3) ve 8,2 milyar avroluk kısmı da tüketici elektroniği (büyüme oranı: %-8,2) alanlarında gerçekleşmiştir. BIT servis sağlayıcıları cironun %65’lik bir kısmını oluştururken, donanım üreticileri %35’lik kısmını oluşturmaktadır.
Son derece yenilikçi yapısıyla bilgi ve iletişim teknolojisi sektörü, Almanya’da genel ekonomik büyümeye ortalamanın üzerinde katkı sağlayan sektörlerden biridir. Almanya’da AR-GE harcamalarının en çok yapıldığı ilk üç sektörden biri BIT sektörüdür. Genel olarak yıllık elde edilen cironun %5’i AR-GE harcamalarına ayrılmaktadır.
Dünyadaki diğer ülkelerin pazar payları karşılaştırıldığında, bilgi ve iletişim teknolojisi sektöründe gerçekleştirilen cironun yaklaşık %4,2’si Almanya tarafından yapıldığı görülmektedir. İlk sırada %35,7’lik bir pay ile ABD, 2. sırada %11,7’lik bir pay ile Çin Halk Cumhuriyeti, 3. sırada % 5,7’lik bir pay ile Japonya, 4. sırada %4,5’lik bir pay ile Birleşik Krallık ve ardından Almanya gelmektedir.
Almanya’nın, 2021 yılında, bilgi ve iletişim teknolojisi hizmet ihracatı 34,5 milyar avro iken hizmet ithalatı 41,7 milyar avro civarındadır. BIT hizmet ihracatının 31,1 milyar avroluk kısmını bilgi teknolojisi ve 3,5 milyar avroluk kısmını iletişim teknolojisi oluşturmaktadır. BIT hizmet ithalatının 38,0 milyar avroluk kısmını bilgi teknolojisi ve 3,7 milyar avroluk kısmını iletişim teknolojisi oluşturmaktadır. 2021 yılı BIT hizmet dış ticareti verileri 2020 yılı ile karşılaştırıldığında, ihracatta %15 oranında, ithalatta ise %14 oranında bir artış olduğu görülmektedir. BIT hizmet sektörü dış ticaretinde gerçekleşen bu artışın %18 oranındaki kısmı bilgi teknolojileri ihracatından, %16 lık kısmı ise bilgi teknolojileri ithalatından kaynaklanmaktadır. İletişim teknolojileri ihracatında % 7 ve ithalatında ise %1 oranında bir azalma olmuştur.
Bilgi ve iletişim teknolojisi ile tüketici elektroniği donanım (ürün – hardware) ihracat ve ithalat verilerine bakıldığında, 2021 yılında toplamda 45,4 milyar avro ihracat gerçekleşirken, 76,8 milyar avro tutarında ithalat gerçekleşmiştir; Donanım ihracatının 23,5 milyar avroluk kısmını bilgi teknolojisi, 15,9 milyar avroluk kısmını iletişim teknolojisi ve 6,0 milyar avroluk kısmını ise tüketici elektroniği oluşturmaktadır. Donanım ithalatının 38,2 milyar avroluk kısmını bilgi teknolojisi, 26,9 milyar avroluk kısmını iletişim teknolojisi ve 11,8 milyar avroluk kısmını ise tüketici elektroniği oluşturmaktadır. 2021 yılı donanım dış ticareti verileri 2020 yılı ile karşılaştırıldığında, ihracatta %10 ve ithalatta %8 oranında bir artış olduğu görülmektedir. Bilgi teknolojisi donanımları ihracatında %17 ve ithalatında %12 oranında, iletişim teknolojisi donanımları ihracatında %1 ve ithalatında %1 oranında artış gerçekleşmiştir. Tüketici elektroniği ihracatında %15 ve ithalatında %12 oranında bir artış gerçekleşmiştir.
Almanya’nın, BIT donanımı ve tüketici elektroniği ithalatında Çin Halk Cumhuriyeti ilk sırada yer alırken, onu Vietnam ve Çek Cumhuriyeti izlemektedir. İhracat söz konusu olduğunda, Fransa, Polonya ve Çek Cumhuriyeti Almanya’nın en büyük ticaret ortakları olarak ortaya çıkmaktadırlar.
Almanya’da ICT sektörü, aynı zamanda işletmeler ve bireyler için birçok fırsat sunmaktadır. Ülkede birçok girişimci, yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi için çalışmaktadır. Bunlar arasında yazılım geliştirme şirketleri, siber güvenlik şirketleri, mobil uygulama geliştiricileri ve yapay zeka uzmanları yer almaktadır.
Müteahhitlik: Almanya, müteahhitlik sektöründe dünya genelinde önde gelen ülkelerden biridir. Ülkenin inşaat sektörü, yüksek kaliteli ve sürdürülebilir binaların inşa edilmesi konusunda uzmanlaşmıştır. Almanya’da inşaat sektörü, özellikle ticari binalar, konutlar, endüstriyel tesisler, enerji verimliliği projeleri ve altyapı projeleri alanında faaliyet göstermektedir.
Almanya’da inşaat sektörü, ülke genelinde binlerce küçük ve orta ölçekli işletmenin yanı sıra, birkaç büyük inşaat şirketine de ev sahipliği yapmaktadır. Bu büyük şirketler arasında Hochtief, Bilfinger, Zueblin, Max Boegl, Strabag ve Ed. Züblin yer almaktadır.
Almanya’nın müteahhitlik sektörü, yüksek kaliteli işçilik, yenilikçi teknolojiler, çevre dostu uygulamalar ve sürdürülebilirlik konusunda öncüdür. Ülke, özellikle yeşil ve sağlam binaların inşası ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı gibi konularda örnek teşkil etmektedir.
Almanya’da inşaat sektörü, küresel ölçekte de faaliyet göstermektedir. Alman müteahhitler, dünya genelinde birçok büyük inşaat projesine imza atmaktadır. Bunlar arasında yüksek binalar, köprüler, tüneller, havaalanları, limanlar ve endüstriyel tesisler gibi büyük projeler yer almaktadır.
Sektörün tüm bileşenleriyle birlikte toplam 2,5 milyon çalışanı ve 444 milyar avroluk nominal inşaat hacmiyle (DIW, 2021), inşaat sektörü Alman ekonomisinin önemli bir sektörüdür. Diğer birçok endüstri ve zanaatla yakından bağlantılıdır ve enerji, iklim, dijitalleşme ve vasıflı işçi ihtiyacı gibi başlıca konular inşaat sektörünü doğrudan etkilemektedir.
Almanya’da 2021 yılında toplam brüt katma değerin yaklaşık % 5,9”u inşaat sektörü tarafından sağlanmış olup, brüt katma değer sektörel sıralamasında 6. sırada yer almaktadır. 2021 yılında, gayri safi yurtiçi hasılanın %11,6’sını oluşturan yaklaşık 444 milyar avro inşaat sektörüne yapılan yatırımlardan oluşmaktadır. İnşaat yatırımları değerlendirildiğinde, Almanya 2021 yılında Avrupa karşılaştırmasında ilk sırada yer almaktadır. Almanya’yı Fransa, Birleşik Krallık ve İtalya takip etmektedir. İnşaat sektöründe çalışanların sayısı toplam istihdamın %5,8’ini oluşturmaktadır. İnşaat sektöründe yapılan yatırımların %62,2’si konut, %20’si ticari üstyapı, %6,2’si ticari altyapı, %4,2’si kamu üstyapı ve %7,4’ü kamu altyapı alanlarına yapılan yatırımlardan oluşmaktadır.
Almanya’daki ana inşaat sektörü küçük firmalar tarafından domine edilmektedir. Şirketlerin neredeyse %88’inde 20 kişiden daha az çalışan bulunmaktadır ve bu şirketler toplam cironun %30,1’ini gerçekleştirmektedirler. Bu firmalar ağırlıklı olarak konut yapımı ile iştigal etmektedirler. Buna karşın, büyük cirolar %10’luk dilimdeki büyük firmalar tarafından yapılmaktadır. Şirketlerin büyüklüğü arttıkça, konut yapımına olan ilgi de azalmaktadır. Konut yapımının %7,9’u 200’den fazla çalışanı bulunan firmalar tarafından yapılırken, bu oran 20’nin altına çalışanı bulunan firmalarda %52,2’yi bulmaktadır.Ticari inşaat faaliyetlerinin %27,1’i ve kamu inşaatlarının %25,1’i, 200’den fazla çalışanı bulunan firmalar tarafından gerçekleştirilmektedir.
2021 yılında Almanya’da ana inşaat sektöründe iştigal eden 80.200 firmanın (toplam 913.000 çalışanıyla) gerçekleştirdiği toplam ciro bir önceki yıla göre %1,2’lik nominal bir artışla 145 milyar avroya ulaşmıştır. Sektörün toplam cirosunun %38,25’ini konut inşaatları, %35,19’unu ticari inşaatlar ve %26,55’ini kamu inşaatları oluşturmaktadır. 2021 yılında gerçekleşen cironun yaklaşık 28,4 milyar avrosu Bavyera (%19,6), 24,25 milyar avrosu Kuzey Ren Vestfalya (%16,74) ve 20,18 milyar avrosu ise Baden Würtemberg (%13,93) eyaletlerinde yerleşik inşaat firmaları tarafından gerçekleştirilmiştir.
İnşaat şirketleri, inşaat üretiminin gittikçe daha az bir bölümünü kendileri gerçekleştirmektedir. İnşaat işlerinin büyük bir kısmı taşeron firmalar tarafından yerine getirilmektedir.
Bu verilerle inşaat sektörü hem üretimde hem de istihdamda F. Almanya’nın en önemli sektörleri olan otomotiv, makina ve kimya gibi önemli endüstriyel sektörlerin önünde yer almaktadır. Bu itibarla, inşaat sektörü F. Almanya için önemli bir sektör olmaya devam etmektedir.
Sağlık ve Medikal Sektörü: Alman sağlık sisteminde; yerel hükümetlerin kontrolündeki hastaneler, belediye hastaneleri, üniversite hastaneleri, dini vakıfların (kilise) hastaneleri ve bağımsız özel hastaneler olmak üzere beş farklı hastane türü bulunmakta olup ve ülke düzenlemelerine göre bunlardan son ikisinin “özel hastane” tanımına karşılık geldiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, Almanya’da mukim herkes için sağlık sigortası zorunludur ve genel prensip itibarıyla, sağlık sigortası kapsamındaki temel sağlık hizmetleri ücretsizdir. Zorunlu sağlık sigortası kuruluşları için genel olarak “sağlık sandığı” ve “sağlık sigortası kuruluşu” olarak tercüme edebileceğimiz “Krankenkasse” tabiri kullanılmaktadır. Bunun dışında, yüksek gelir grubundakiler için “özel sağlık sigortası” yaptırılması da mümkündür.
Ülkedeki bütün yerleşikleri kapsayan sağlık sigorta kuruluşu (Krankenkasse) uygulamasında, tüm temel sağlık giderleri bütün hastane tiplerinde, herhangi bir farklılık arz etmeksizin karşılanmakta, bu bağlamda bu kuruluşlarla anlaşması olan özel hastaneler ile kamu hastaneleri arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.
Sağlık sigortası kuruluşlarının her branşta ödemeyi uygun görmedikleri bazı kalemler bulunabilmekte, bu kalemler tedavi öncesi hastaya bildirilmekte, kapsam dışı olan tedavi yahut malzemelerin uygulanması ile ilgili karar hastaya bırakılmakta, kabul etmesi halinde hasta yalnızca bu uygulamadan doğan farkı ödemektedir. Öte yandan, sağlık sigortası kuruluşları ile anlaşması bulunmayan çok az sayıda özel hastane de bulunmakta, bu hastanelerdeki tedavi giderleri tamamen hastanın kendisi tarafından karşılanmaktadır. Ancak bu tür özel hastanelerin sistem içindeki istisnalar olarak kabul edilmesi yerinde olacaktır.
Federal Almanya 2021 yılında OECD kişi başına düşen sağlık harcamaları istatistiklerinde ABD’den sonra 2’nci ülke olarak yer almaktadır. 2020 yılında kişi başına düşen sağlık harcamaları konusunda gerisinde kalmış olduğu İsviçre ve Norveç’i geride bırakan Almanya’da 2021 yılında kişi başına düşen yıllık sağlık harcaması 7.383 ABD dolarıdır. Bu tutarın 6.351 ABD doları olan kısmı devlet harcaması 1.032 ABD doları olan kısmı ise kişilerin özel harcamaları olarak gerçekleşmiştir.
Sağlık sektörü, sağlık hizmetinin temini ve medikal mal ticareti olarak 2 ana koldan oluşmaktadır. Almanya 1900’ü aşkın hastane sayısıyla yurtdışından gelen hastalara sağlık hizmeti verilmesi noktasında oldukça iyi bir konumda bulunmaktadır. 2021 yılında toplamda 16,7 milyon hastaya sağlık hizmeti verilen ülkede sağlık hizmeti alan yabancı sayısı yaklaşık 200.000 kişi olarak gerçekleşmiş ve hastane doluluk oranı %68,2 olarak kaydedilmiştir. Sağlık turizmi konusunda gerek Almanya’da ikamet eden vatandaşlarımızın gerekse de Almanya’da ikamet eden yabancı kişilerin ülkemizde sağlık hizmeti alması noktasında Almanya oldukça önemli bir ülke konumundadır.
Sağlık sektörünün bir alt kırılımı olarak değerlendirilen eczacılık ürünlerinin ticaretinde Almanya dünyanın en büyük ülkelerinden bir tanesi konumundadır. 2022 yılında 124 milyar ABD doları tutarında eczacılık ürünü ihraç eden F. Almanya, 79,5 milyar ABD doları eczacılık ürünü ithalatı gerçekleştirmiştir. Eczacılık ürünleri konusunda Türkiye’nin en çok ithalat gerçekleştirmekte olduğu ülke de yine F. Almanya durumundadır. COVID pandemisinin de süregelen etkisiyle 2022 yılında Türkiye’nin Almanya’dan gerçekleştirdiği ithalatın yaklaşık %18’i eczacılık ürünlerinden oluşmaktadır.
Avrupa’nın merkezindeki konumu Almanya’yı dünya piyasalarına açılmasında önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bunun yanında eğitimli nüfusu, ülkenin marka değeri, güçlü lojistik altyapısı, yüksek performanslı karayolu, demiryolu ve telekomünikasyon ağı yurtdışından gelen yatırımcılar için ülkeyi cazibe merkezi haline getirmektedir.
Ülkede Alman yatırımcı için geçerli olan hukuki düzenlemeler, yabancı yatırımcılar için de geçerlidir. Bir başka ifadeyle, yabancı yatırımcılara ilave yükümlülükler getirilmemiştir. Ülkenin sunduğu bu imkanlar, yatırım ve ticaret yapma konusunda yabancı işletmeler için teşvik unsuru olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede Almanya’da iş yapmanın ülkenin iş kültürü bakımından bazı hususların dikkate alınmasını da gerekli kılmaktadır.
Alman iş kültürü, disiplin ve bir takım ilkelerin ön planda olduğu, esnekliği çok az olan kurallardan oluşmaktadır. Hem iş hayatında hem sosyal hayatta randevu saatine riayet son derece önemlidir. Dolayısıyla, Almanlar katılımcıların toplantılara tam zamanında ve hazırlıklı olarak gelmesini beklerler. Toplantıya katılamayacak ya da geç katılacak kişilerin, bu durumlarını önceden bildirmeleri gerekmektedir.
İş hayatına yönelik planlamaların uzun süreli yapılması nedeniyle, gerek e-posta gerekse telefonla alınacak randevuların birkaç hafta öncesinden ayarlanmasında fayda bulunmaktadır. Randevu talebinde bulunulurken tatil ve festival tarihlerinin dikkate alınması önemlidir.
Almanlar iş yaşamında genelde gündemdeki konuyla ilgili objektif fikir alışverişine önem verirler. İş yerindeki görüşmeler belli bir içeriğe odaklanır, kısa bir girizgahtan sonra asıl konuya gelinir. Teklif ve önerilerinizi destekleyecek mahiyette veri ve dokümanlarla toplantılara katılmanızda fayda vardır. Herhangi bir konuda yapılacak olan abartmalar hoşgörü ile karşılanmamaktadır.
İş bağlantılarına yönelik kontratlar çok ayrıntılı ve özenle hazırlanmaktadır. Kabul edilen her madde garanti altına alınmaktadır. Ayrıca aynı şekilde kontrat içinde kabul edilen her maddenin yerine getirilmesi istenecektir. Alman kültüründe alınan her kural büyük bir ciddiyetle takip edildiğinden, uyulmayacak her durumda kınanma ile karşı karşıya kalınabilir. Bu yüzden Alman toplumunu şekillendiren kurallara karşı duyarlı ve saygılı olmakta fayda vardır. Almanlar kararlarını toplantı sırasında verirler, ancak yine de emniyetli bir şekilde davranırlar. Karar bir kez verildikten sonra değişiklikler kolay olmamaktadır.
Almanya’da iş yapmak isteyenlerin dikkat etmeleri gereken bazı anahtar noktalar şunlardır:
Almanya’da iş yapmak için bu anahtar noktalara dikkat etmek, işletme ve iş ilişkilerinde başarılı olmak için önemlidir.
Almanya’da ödeme yöntemleri konusunda dikkat etmeniz gereken bazı noktalar şunlardır:
Almanya’da para kullanımı genellikle sorunsuzdur ve çoğu işletme farklı ödeme yöntemlerini kabul eder. Ancak, küçük işletmelerde veya kasaba dışındaki yerlerde nakit para kullanmak daha yaygın olabilir.
Almanya seyahati için başvuru yapmak isteyen Pasaport sahibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ülkeye giriş yapabilmeleri için Almanya vize müracaatında bulunmaları gerekmektedir.
Firmalarımızın Almanya’yı ziyaretlerinde en sık karşılaştıkları sorunlardan bir tanesi de iş insanlarımızın vize temininde karşılaştıkları sorunlardır. Anılan husus Almanya’ya fuara katılmak için gelme talebinde bulunan firmalarımızı da etkilemektedir.
Bunun yanı sıra, vize başvurularında randevuların geç tarihe verilmesi, işlemlerde yaşanan gecikmeler ya da başvuruların zaman zaman reddedilmesi Almanya’ya gelen iş insanlarımızın sıkça karşılaştığı sorunlardandır.
Hususi Pasaport, Hizmet Pasaportu ve Diplomatik Pasaport Hamili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları 180 gün içerisinde 90 günü aşmayan seyahatleri için Almanya vizesi başvurusundan muaf tutulmaktadır.
Uzun süreli (aile birleşimi, oturum izni, çalışma izni vb.) amaçlarla Almanya’ya seyahat etmek isteyen tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Almanya vize başvurusunda bulunmakla mükelleftirler. Almanya Schengen Bölgesi’ne üye ülkeler arasında yer almaktadır. Dolayısıyla T.C. vatandaşları, Almanya vizesi sahibi oldukları takdirde seyahatlerini Almanya’dan başlatmak şartıyla diğer Schengen ülkelerine de Almanya Schengen vizesi ile seyahat edebilmektedirler. Almanya’ya seyahat etmek isteyen kişiler 90 güne kadar olan seyahatleri için Almanya Schengen Vizesi, 90 günden fazla olan seyahatleri için ise Almanya Ulusal Vizesi başvurusu yapmalıdır.
Almanya Schengen Vizesi: Avrupa Birliği (AB)’de 1995’te yürürlüğe giren Schengen Sözleşmesi ile bu Sözleşmeye taraf ülkeler arasında dolaşım serbestisi tanıyan bir bölge oluşturulmuştur. Bu sözleşmeyi imzalayan ülkeler, Schengen Bölgesi dışında kalan ülkelere ilişkin sınır geçişleri için ortak kurallar uygulamaya başlamıştır.
Toplamda 26 ülkeyi kapsayan Schengen Bölgesi; Almanya, Avusturya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya,
Liechtenstein, Macaristan, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya ve Yunanistan’ı kapsamaktadır. İsviçre, İzlanda ve Norveç ise AB’ye üye olmadıkları halde özel bir anlaşma aracılığı ile Schengen Bölgesi’ne dahil olmuşlardır.
Schengen Bölgesi’ne üye ülkelere seyahat etmek isteyen kişiler, seyahatlerini vize başvurusunda bulundukları Schengen ülkesinden başlatmak kaydıyla diğer Schengen ülkelerine aynı vize ile seyahat edebilmektedir. Schengen vizesi 90 güne kadar olan seyahatler için geçerlidir.
Almanya Vize Çeşitleri: Almanya’ya seyahat etmek isteyen kişiler, gerçekleştirecekleri seyahatin amacına göre farklı vize türlerine başvurmalıdır. Almanya vizesi, ülkeye yapılacak seyahatlerin süresine göre de ayrı sınıflandırılmaktadır.
Almanya Konsolosluğu tarafından verilen vize çeşitleri aşağıda sunulmaktadır:
Ayrıntılı Bilgi: https://tuerkei.diplo.de/tr–tr/–/2319114
Almanya’da resmi kuruluşlarda mesai saatleri, genelde, hafta içi her gün sabah 08.00’den akşam 16.00 ya kadardır.
Endüstriyel işletmelerin büyük bölümünde ilki 06.00-14.00 saatleri arası ve ikincisi ise 14.0022.00 saatleri arası olmak üzere çift vardiyalı sistem uygulanmaktadır. Bazı büyük işletmelerde üç vardiyalı sistem de uygulanmaktadır (22.00-06.00).
Almanya’da mesai günleri Pazartesi-Cuma arası olmak üzere beş gündür. Çalışma saatleri ise, özellikle kamu kuruluşlarında değişmekte olup, hizmet binalarının giriş kapılarında, el kitaplarında, internet sayfalarında vb. hatırlatılmaktadır.
Özel sektörün erken saatte işe başladığı (genellikle sabah 07.00-08.00) ve akşam saat 17.00 civarında mesainin sona erdirildiği görülmektedir.
Diğer taraftan, birçok firma ve kurum, saat 09.00-17.00 arasındaki katı iş günü yerine, çalışma saatlerini esnekleştirebilmektedir. Ancak, çoğunlukla yeterli sayıda elemanın işyerinde bulunmasının zorunlu olmasını sağlayan bir çekirdek iş saati bulunmaktadır.
Şirket Türleri
Yabancı yatırımcılar, Alman girişimciler gibi bireysel girişimcilik şeklinde şahıs veya sermaye şirketi kurarak veya şube kurarak Alman piyasasında faaliyetlerini yürütebilmektedirler. Almanya’da işletmeler hukuki açıdan üç farklı şekilde kurulabilmektedir:
Bir şirketin şekli; kişisel, maddi, vergisel ve hukuksal açılardan farklılıklar arz etmektedir. Alman yatırımcılar için geçerli olan hukuki düzenlemeler, yabancı yatırımcılar için de geçerlilik taşımaktadır. Bir başka deyişle, yabancı yatırımcıların hukuki durumunu düzenleyen ayrı bir kanunun yapılmasına gerek duyulmamıştır. Bununla birlikte yabancı yöneticiler, müdürler ve bireysel girişimciler işe alınma ve oturma izni konularında Yabancılar Hukuku hükümlerine tabi olduklarından, bazı kısıtlamalarla karşılaşmaları mümkündür.
Kendi işini kuran girişimcilerin işletme tarzı olarak sermaye şirketlerini tercih etmesinin en önemli nedeni, sermaye şirketlerinin, kişinin şahsi mal varlığını sorumluluk alanı dışında tutmasıdır. Ortaklar, ticari faaliyetlerde, şirkete ortaklık yaptıkları sermayeleri oranında sorumluluk almaktadır. Ortaklar veya kurucu üyeler sermayeyi temin etmekte olup, şirket yönetimine aktif olarak katılımları zorunlu değildir.
Sermaye şirketlerine örnek olarak GmbH, UG (sınırlı sorumlu), Limited &Co. KG ve AG verilebilir. Diğer sermaye şirketleri olarak, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkete (Kommanditgesellschaft auf Aktien), kısa adıyla „KgaA“ tarzı şirketleri anmak gerekir.
Şahıs şirketlerini sermaye şirketlerinden ayıran ortak özellik, oluşacak zararların şahsi mal varlığıyla ödenmesidir. Her halükarda şirketi açacak olan şahsın asgari bir sermaye ile başlaması gerekmemektedir. Tek kişilik şahıs şirketlerini, birden fazla ortaklı şahıs şirketlerinden ayıran temel özellik ise, tek kişilik şirket sahibinin aynı zamanda şirketin yöneticisi olmasıdır.
Bu tür, tipik tüccar işletmelerinin aksine, kolektif şirket gibi birden fazla ortaklı şahıs şirketlerinde tek kişi, yalnız başına karar vermez. Ticari bir işlem için karar alınması gerekiyorsa, bütün ortakların onay vermesi gerekir.
Hem şahıs şirketleri hem de birden fazla ortaklı şahıs şirketlerinde kişinin yıllık geliri 24.500 avro altında kalırsa kurumlar vergisi ödemesi gerekmez.
Her iki işletme türünde de asgari bir sermaye zorunluluğu yoktur. İşletme masrafı sermaye şirketlerine kıyasla oldukça düşüktür.
Birden fazla ortaklı şahıs şirketlerine örnek olarak GbR, KG, OHG, PartG ve GmbH & Co. KG. verilebilir.
Almanya’da Şirket Kurmanın Aşamaları:
7.Yerel Ticaret Dairesine (Gewerbeamt), firma kurma ve Kayıt Sertifikası
(Gewerbeanmeldeschein) alımı için başvuru yapılması, (Gıda, ilaç, imalat, finans ve taşımacılık gibi sektörler için özel lisanslar gerekmektedir)
Almanya’da Bir Limited Şirket (Gmbh) Kurulması: Limited Şirketin (GmbH) hukuki durumu Limited Şirketler Kanunu’nda düzenlenmiştir. Limited Şirket, kuruluşunun ve yapısının basitliği bakımından, faaliyetlerinin riskini Almanya’da yatırdıkları sermaye ile sınırlı tutmak isteyen yabancı girişimciler için hukuki açıdan en uygun şirket şekildir.
Limited Şirket (Gmbh) Kuruluş Şartları:
Limited Şirketler kanunu, yönetici veya yöneticilerin Alman vatandaşı olmasını veya Almanya’da ikametgahlarının bulunmasını ya da Almanca bilmelerini şart koşmamaktadır. Ancak Almanca bilgisi denetim hukuku bakımından aranabilir.
Şube Açma Şartları: Hukuken bağımsız işletme kurulması yanında bağımsız işletme kısımlarının (şubelerin) açılması da mümkündür.
Yasa tarafından düzenlenmemiş olan şube, işletme merkezinden ayrı bir yerde faaliyet gösterir; özel faaliyeti, muhasebesi, bilançosu ve mal varlığı bağımsızlığına işaret eder, kendi yerleşim biriminde faaliyet gösterir ve bağlı bulunduğu bir yetkili mahkeme vardır. Ancak hukuki (tüzel) kişiliği yoktur. Ticari ünvanın merkez işletme ünvanı ile aynı olması gerekmemekle birlikte aradaki ilişkinin anlaşılması mümkün olmalıdır.
Bir şube kurmak isteyen Türk şirketi (Limited Şirket), şubenin faaliyet göstereceği adresin bağlı bulunduğu belediyeye bunu bildirmelidir. Ayrıca şirket, şubeyi kuracağı bölge mahkemesinin ticaret siciline de beyanda bulunmalıdır.
Alman Sosyal Güvenlik Sistemine ilişkin temel yasalar, toplam 12 kitaptan oluşan Sosyal Kanun’da (SGB-Sozialgesetzbuch/Sosyal Kanun Kitabı) derlenmiştir. Almanya’da sosyal sigortalar sistemi zorunluluk esasına dayanmakta olup devlet tarafından yürütülmektedir.
Almanya sosyal güvenlik sistemi; emeklilik sigortası, işsizlik sigortası, sağlık sigortası, kaza sigortası ve uzun dönem bakım sigortasını kapsamaktadır. Sosyal sigorta kollarının dışında, sosyal yardımlar, vergilerle karşılanan aile yardımları veya emekli ve işsizler için temel güvenceler de mevcuttur (anne-baba parası, konut parası, mesleki eğitim teşvikleri, işsizlik yardımları vb.).
Sosyal güvenlik ya da “sosyal koruma ağının” örgütsel yapısı ise; sigorta kollarının yönetildiği fonlar (kasalar) tarafından oluşmaktadır. Bu fonlar (yerel hastalık fonları, endüstriyel fonlar, kırsal fonlar, denizcilerin fonları, madencilerin fonları, zanaatkarların fonları vb.), “kendi kendine yönetim esasına” dayalı olarak hizmet veren ve yasalarla görevleri belirlenmiş sosyal güvenlik kurumlarıdır.
Ayrıca, sosyal güvenliğin genel olarak planlanmasından ve genel idaresinden sorumlu Bakanlıklar vardır. Bunlar; sağlık sigortası ve uzun dönem bakım sigortasından sorumlu olan Federal Sağlık Bakanlığı; emeklilik, kaza ve işsizlik sigortalarından sorumlu olan Federal Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı ile aile yardımlarından sorumlu olan Federal Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlik Bakanlığıdır.
Alman sosyal güvenlik sistemi işçi ve işverenden tahsil edilen primlerle finanse edilmektedir. Sadece İş Kazası Sigortası primleri tamamen işverenden tahsil edilmektedir. Bir çalışanın prim yükü, kazancının yaklaşık %20’sidir. Diğer sigorta primleri ise işveren ve işçi arasında yarı yarıya paylaşılmaktadır.
2023 yılı sigorta prim oranlarının dağılımına (https://www.lohn–info.de/beitragsberechnung.html) adresinden ulaşılabilir.
Sonuç itibarıyla, F. Almanya’da iş kurmak isteyen restoran, broker, vb. firmalar, firma kuruluşlarına ilişkin standartların belirlenmesi aşamasında ve yerel otoritelere kayıt sırasında bir ticaret izni almak durumundadır. Ancak bu iznin gerekmediği hallerde, firmaların yerel ticaret ofislerinde ticaret lisansı temin etmesi ihtiyacı hasıl olmaktadır. Bu bildirim prosedürü, aynı zamanda Federal sosyal sigorta ve sağlık kurumu gibi ülke nezdinde yetkili otoritelere kayıt formalitelerinin yerine getirilmesi açısından önemlidir.
Ayrıca, firmaların ilgili sektör açısından yetkili birliklere kayıt yaptırması zorunluluğu bulunmaktadır. Söz konusu birlikler ülkede mesleki kaza sigortası temsilciliğini üstlenmiş durumdadır. Söz konusu kayıt, firmanın kuruluş tarihinden itibaren bir haftalık süre zarfında yaptırılmalıdır.
Federal Almanya’nın güçlü sektörlerinden olan finans sektörü, ekonominin bel kemiği olarak değerlendirilmektedir. 2018 yılı itibarıyla Alman bankacılık endüstrisinin toplam varlığı 7 trilyon 927 milyar avro olarak gerçekleşmiştir.
Ülkede bankacılık sektörü üç ana sütun üzerinde kurgulanmıştır: ticari bankalar (Deutsche Bank, DZ Bank, KfW Bank, Commerzbank, Unicredit Bank), kamu bankaları (Sparkassen ve Landesbanken) ve kooperatif bankaları (Volks- ve Raiffeisenbanken). Almanya’nın en büyük özelliklerinden biri, özel bankacılığın Alman pazarının sadece küçük bir kısmını kapsamasıdır. 2018 yılı baz alındığında, Almanya’da faaliyet gösteren 1.823 adet bankanın sadece 267’si özel bankadır.
2017 yılı itibarıyla, Deutsche Bank 1.474 milyar avro tutarındaki toplam varlığı ile ticari bankalar arasında birinci sırada yer almıştır. Hamburger Sparkasse ise kamu bankaları arasında 46 milyar avroluk toplam varlığı ile birinci sırada yer almıştır. Deutsche Apotheker- und Ärztebank eG ise 46 milyar avro tutarındaki toplam varlığı ile en önemli kooperatif bankasıdır. Bu dönemde bankacılık sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 570.000’in üzerindedir.
Almanya`daki bütün kredi kuruluşları Berlin`de bulunan Federal Bankacılık Denetim Ofisi tarafından denetlenmektedir. Ayrıca, F. Almanya`da faaliyet gösteren bankaların F. Alman Bankalar Birliği isimli bir çatı teşkilatı da bulunmaktadır.
Ayrıca, F. Almanya’da mukim bir firma bir Alman bankasında hesap açtırabilmesi için temel olarak aşağıda sıralanan belgelere sahip olmalıdır:
Yukarıda belirtilen belgeler haricinde, ilgili bankanın inisiyatifinde olmak suretiyle, ek belge talebi olabilir. Bu çerçevede, var olan bir hesaba ilişkin son üç aylık hesap ekstresinin veya kurulan şirkete dair iş planının söz konusu kuruma sunulması talep edilecek belgelerden biri olabilir.
Girişimciler İçin Oturma İzni: İkamet Kanunu Madde 21’de bir girişimci olabilmek için gereken oturma izni alınmasında aşağıdaki şartlar öngörülmektedir:
Bu maddelerin değerlendirilmesi şu kriterlere göre yapılmaktadır; iş fikrinin sağlamlığı, iş tecrübesi, sermaye miktarı, istihdam ve mesleki eğitim katkısı ile yeniliğe ve AR-GE’ye katkıları.
Yukarıda belirtilen şartların yerine getirilip getirilmediği denetlenirken, yetkili makamlar tarafından yetkili odalara (sanayi ve ticaret odası, esnaf odası, mimarlar odası gibi) ve meslek icrasının izni için yetkili olan dairelere başvurulur. İlgili daireler yabancının hedefleriyle ilgili düşüncelerini kısa bir rapor şeklinde sunarlar.
Ancak başvuruyla ilgili son karar yabancılar şubesinin kendi takdirine kalmıştır. Odalar ait raporlarda bulunan ve bu karara etki edebilecek bilgiler yabancılar şubesi tarafından dikkate alınmak zorundadır.
Konuya ilişkin detaylı bilgilere Aşağıdaki internet adresleri üzerinden ulaşılabilir: – Federal Ekonomi ve Enerji Bakanlığı – Şirket Kuruluşu Portalı (Türkçe)
(http://www.existenzgruender.de/TR/Home/inhalt.html)
– Almanya Ticaret Ve Yatırım Ajansı GTAI – Şirket Kuruluşu
(https://www.gtai.de/en/invest/investment–guide/company–set–up)
Türkiye ve Almanya’nın ekonomik işbirliğini teminat altına almak, Türk firmalarına Alman pazarına giriş olanağı sağlamak, işgücü piyasasının ihtiyaçları da gözetilmek suretiyle, Türk işgücüne istihdam olanağı yaratmak amacıyla; Türk Hükümeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti Hükümeti arasında “Türk Firmaları İşçilerinin İstisna Akdi Çerçevesinde İstihdamına İlişkin Anlaşma” 18 Kasım 1991 günü imzalanmış ve imzalandığı tarihten yürürlüğe girmek üzere 20.12.1991 günlü Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu Anlaşmanın uygulama usul ve esaslarını belirleyen ve 17.04.1992 tarih ve 21202 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebliğ çerçevesinde de çalışmalara başlanılmış olup, çalışmalar halen 24.04.2004 tarih ve 25442 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tebliğ çerçevesinde yürütülmektedir.
Söz konusu anlaşma çerçevesinde AFC’de yerleşik firmalarla Türkiye’de yerleşik firmaların iş sözleşmesi yapmaları gerekmektedir. AFC’de yerleşik gerçek kişiler ve kamu kurumları bu anlaşma kapsamının dışındadır.
Federal Almanya’ya işçi götürmek isteyen Türk firmalarının Türkiye İş Kurumu’na (Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü) aşağıdaki belgelerle birlikte müracaat etmeleri gerekmektedir:
İl/şube müdürlüklerince, daha önce kota tahsisi yapılmış olan firmaların, sonraki kota taleplerinde sadece iş sözleşmelerine istinaden işlemleri yapılmaktadır.
Bu bilgi ve belgeler Kurumca incelendikten ve taahhüt altına girilen işin bedeli ile işin süresi göz önünde bulundurulduktan sonra, aynı gün veya bir gün sonra firmalara kota tahsisinde bulunulmaktadır. Kurumca düzenlenen kota tahsisi belgesi Alman Federal İş Kurumu tarafından “Kontingentbestätigung“ olarak adlandırılmaktadır.
Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüklerinde firmalar, işçilerle bireysel iş sözleşmesi imzalamadan önce, AFC’ye götürecekleri her bir işçi için 1.000 EURO tutarındaki teminat mektuplarını Sosyal Güvenlik Kurumu’na vermekte ve işçilerin sosyal güvenliklerini sağlayan AT/1 ve AT/11 formülerlerini düzenlemektedirler.
Ön çalışma iznini ibraz eden firmanın işçileri için hizmet akdi düzenlemeden önce her bir işçi için SGK’ca düzenlenen AT/1 ve AT/11 formülerlerini ibraz etmesi ve bir nüshasının firma dosyasında muhafaza edilmesi gerekmektedir. Ancak, son 1 (bir) yıl içerisinde 30 günlük prim ödeme süresi tamamlanmadığından AT/11 formüleri hazırlanamayan işçiler için il/şube müdürlüklerince, 30 günlük prim ödeme süresi tamamlanıncaya kadar, özel sigorta şirketlerine yaptırılacak sağlık sigortasına dair poliçe ile işçinin sigortalılık süresini gösterir SGK’dan alınacak belge aranmaktadır. Poliçe ve SGK’dan alınacak sigortalılık süresini gösteren belgelerin birer nüshası firma dosyasında muhafaza edilmektedir. Yaptırılacak hastalık sigortasının işler bakımından yasal bir Alman hastalık sigortasıyla denk olması gerekmektedir. Teminat mektubu yatırılan ve sosyal güvenlikleri sağlanan işçiler için İl Müdürlüğü nezdinde işçi ve işveren Kurumca hazırlanan tip iş sözleşmesi imzalattırılmakta ve bir nüshası işçiye, bir nüshası işverene verilmekte ve bir nüshası da Kurumda saklanmaktadır).
Kota tahsisinde bulunulan firmaların, iş sözleşmesinin aslıyla birlikte yetkili Alman Federal Çalışma Kurumu’na (Bundesagentur für Arbeit, Nordbahnhofstrasse 3-34 (70191) Stuttgart) aşağıdaki belgelerle birlikte müracaat etmeleri gerekmektedir:
Arbeitsbedingungen, çalışma ve ücret koşullarına ilişkin, 2 nüsha),
Alman ve yüklenici Türk firması hakkında bilgileri içermektedir),
(Handelsregisterauszug; Amtsgericht),
(Yukarıda belirtilen belgelerden h,i,j ve k belgeleri Alman Federal İş Kurumu’nun İnternet sayfasında yayımlanan Gerekli Belgeler Listesi’nde yer almamakla birlikte Kurum tarafından talep edilmektedir. Hem Türkiye İş Kurumu’nun hem de Alman Federal İş Kurumu’nun yukarıda belirtilen belgeler dışında gerektiğinde açıklayıcı başka bilgi ve belge isteme hakkı bulunmaktadır. Başvuru Form Nüshaları her iki Kurumdan da temin edilebilmektedir).
İşlem ücreti olarak 200 avronun, ayrıca her ay ve işçi başına 75 avronun Alman Federal İş Kurumu’nun ilgili heasbına yatırılması gerekmektedir. Müracaatın, “iş sözleşmesi”nde belirtilen işin başlama tarihinden en erken 3 ay, en çok 4 hafta öncesinde yapılabilmesi mümkündür.
Ücret koşulları ile ilgili olarak her bir iş türü itibariyle söz konusu takvim yılı için geçerli olan ve resmi çizelgelerle Alman Federal İş Kurumu tarafından da ibraz edilen saat başına asgari net ücretin ve ilaveten buna karşılık gelen sosyal sigorta katkısının Türk firması tarafından ödenmesi yasal zorunluluktur. Ayrıca, Türk firması Türkiye’den getirilen işçilerin yemek ve konaklamaları ücretsiz olarak karşılanmayacaksa, Almanya’da yasal karşılığı belirlenmiş olan parasal katkıyı sağlamak zorundadır. Ücretlerin (fiilen) avro cinsinden ödenmesi zorunlu değildir.
İşi alan Türk firmasının vergisel tüm işlemleri için “Finanzamt-Unna (Rennweg 1 (44143) Dortmund)” görevlendirilmiştir.
Ücret ve yasal zorunluluklara uymayan Türk firmalarına (ve diğer yabancı firmalara) bir daha kesinlikle izin verilmemektedir.
Yüklenilen işin süresi içinde ortaya çıkan yasal ihlallerde işin bitimi beklenmeden “izinler” iptal edilir.
Alman Federal İş Kurumu tarafından en fazla 2 yıl süre ile izin verilmektedir. İzin süresi ek olarak 6 ay, istisnai olarak en fazla 3 yıla kadar uzatılabilmektedir.
İşçilerin izin süreleri çalışma süresine dahil olarak değerlendirilmektedir.
Bir işçi Almanya’da İstisna Akdi Çerçevesinde 9 aydan daha az süre ile çalışmışsa 3 ay sonra tekrar aynı kapsamda çalışma amacıyla Almanya’ya giriş yapabilmektedir. 9 ay ile 2 yıl arasında çalışmışsa çalıştığı süre kadar bu kapsamda Almanya’ya giriş yapamaz.
Aynı iş kapsamında farklı adresler için de çalışma izni verilebilmektedir. Ancak, açıklayıcı bildirimde bulunulması zorunludur. Aynı iş sözleşmesi kapsamında 50 km çapında bir alanda en fazla 5 farklı adres bildirimi yapılabilmektedir (adres, bölge/mevki olarak değil, net olarak kapı numarası (Hausadresse) şeklinde tanımlanmaktadır. Ancak, telekomünikasyon alt yapısı çalışmalarında tüm “yol boyu” söz konusu olduğunda, işi veren tarafından yolların liste dökümü ve işi alan firmadan da yollar itibariyle işçi listesi talep edilmektedir).
Türk firması tarafından sözleşme kapsamında istihdam edilecek olan Türk işçi sayısının işi veren Alman firmasının işçi sayısının toplam kayıtlı işçi sayısının %30’unu aşmaması gerekmektedir (bu koşul başka ülke firmalarının İş Sözleşmesi kapsamında işçi getirmelerinde de söz konusudur).
Alman Federal İş Kurumu tarafından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda her bir işçi için “İş Sözleşmesi Kapsamında İşçi Kartı” (Werkvertragsarbeitnehmerkarte) düzenlenmektedir (bu belgeler Türkiye İş Kurumu tarafından “Ön Çalışma İzni” olarak nitelendirilmektedir).
Türk firması “İş Sözleşmesi Kapsamında İşçi Kartları” ile birlikte Alman Konsolosluklarına müracaat ederek, vize işlemlerini müteakip Türk işçilerini Almanya’ya götürebilmektedir.
“Sözleşmeli işçi” olarak vize almak isteyenlerin vize başvurularına şahsen gelmeleri beklenilmektedir. Gerekli belgeler şunlardır:
“İstisna Akdi” çerçevesinde sözleşmeli olarak çalışacak “kişiye ait belgeler”:
“İstisna Akdi” çerçevesinde sözleşmeli olarak çalışacak “şirket evrakları”:
Alman Firmalarına İlişkin Online Veri Tabanları:
ITC-TRADE MAP (http://www.trademap.org/Index.aspx): ITC Veri Tabanı’na ücretsiz üye olarak G.T.I.P. bazında ithalatçı ve ihracatçı firmaların iletişim bilgilerine ulaşmak mümkündür.
exportdatenbank.de/eng): Alman üreticileri ve ihracatçıları veri tabanı (Almanca ve
İngilizce).
AHK-Türkei (https://www.dtr–ihk.de/tr/): Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası, AHK’lar 90 ülkede 130 merkezde deneyimlerini, irtibatlarını ve hizmetlerini Alman ve yabancı şirketlere sunuyor. AHK Türkiye, şirketlerin Türkiye ya da Almanya pazarına girme çalışmalarını başarılı şekilde yürütebilmeleri ve piyasada başarı kazanmaları için çok sayıda yardım olanağı sunar. Merkezi İstanbul’dadır.
CBI (https://www.cbi.eu/): AB Ülkeleri pazarına giriş koşulları ve sektörel raporların yayınlandığı bir veri tabanıdır. Sektörel olarak ithalatçı ve dağıtım kanalları, fuarlar, istatistikler, fiyat analizleri, hakkında önemli bilgiler mevcuttur. Özellikle “Market Information” kısmının incelenmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
(http://www.existenzgruender.de/TR/Home/inhalt.html)
(http://europa.eu/youreurope/business/)
(https://ec.europa.eu/growth/single–market/services/services–directive/in–practice/contact_en): AB ülkeleri hakkında girişimciler için bilgiler içeren bu sayfalar üzerinden ticari işletme, zanaat ve serbest meslek faaliyetlerinin yürütülmesi ile ilgili olarak bilgi edinme ve danışmanlık hizmetlerinin yanında kamu kayıtlarına ulaşabilme imkanı bulunmaktadır.
Bütünleşik İletişim Noktası (EA Berlin)-Türkçe (https://www.berlin.de/ea/tr/): Berlin eyaletinde bütünleşik iletişim noktası (EA Berlin) Ekonomi, Teknoloji Ve Araştırma Senato İdaresi bünyesinde yer almaktadır.
EA Berlin aşağıdaki konularda ilk danışma merkezidir:
EA Berlin sadece girişimcilerin sorularını ve işlemlerine yönelik bilgi ve danışma merkezi olmayıp aynı zamanda işlemlerin gidişatına eşlik eden de bir yapıdır. Formlarınızı ve evraklarınızı alıp yetkili makamlara iletmektedir. Böylece her şey bir arada ve koordineli şekilde ilerlemektedir. Özellikle bilgi ve danışmanlık kısmında girişimciler için ayrıntılı ve faydalı bilgiler mevcuttur.
T.C. Ekonomi Bakanlığı-İhracat Destekleri (https://kolaydestek.gov.tr/): Bakanlığımız tarafından yürütülmekte olan ihracata yönelik devlet yardımları, yurtdışına açılma sürecinde firmalarımıza her safhada destek sağlanmasını amaçlayan bütünsel bir bakış açısıyla sürdürülmektedir. Yatırım-üretim-istihdam-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik politikalar oluşturularak Ar-Ge, inovasyon, tasarım, markalaşma ve hedef pazara giriş konularında gelişme kaydedilmektedir. Destek sistematiğimizde ihracata hazırlık, pazarlama ve markalaşma olmak üzere üç olgunluk seviyesi bulunmaktadır.
– Avukat Odaları: https://www.brak.de/die–brak/rechtsanwaltskammern/ – Patent Avukatları Odası:
https://www.patentanwaltsregister.de/(X(1)S(cc4cs045eu3dlnqqb350ksiz))/default.aspx?AspxAutoDet ectCookieSupport=1
– Türk Avukat Rehberi: https://avukat24.de/?lang=de
Almanya’nın siyasi yapısı bir federasyondur. Federatif yapıyı oluşturan 16 eyaletin (Länder) kendi Başbakanları, Parlamentoları ve anayasaları bulunmaktadır. Federal hükümet ile parlamento temel yasaları çıkarmakta ve ekonomi politikasını belirlemektedir. Eğitim ve kültür konuları ise eyaletlerin uhdesine bırakılmıştır. Aşağıda F. Almanya’nın eyaletleri hakkında bilgi temin edebileceğiniz kaynakları bulabilirsiniz.
(https://www.statistikportal.de/de) linkiten ulaşabilirsiniz.
Eyalet Bazlı Yatırım/Kalkınma Ajansları:
Baden-Württemberg International Willi-Bleicher-Strasse 19, 70174 Stuttgart www.bw–invest.de | Invest in Bavaria
Prinzregentenstrasse 22 , 80538 Muenchen www.invest–in–bavaria.de |
Berlin Partner GmbH
Fasanenstrasse 85, 10623 Berlin www.berlin–partner.de |
Brandenburg Economic Development Board Steinstrasse 104–106, 14480 Potsdam www.zab–brandenburg.de |
WFB Economic Development GmbH Langenstrasse 2-4, 28195 Bremen www.wfb–bremen.de | Hamburg Business Development Corporation
Habichtstrasse 41, 22305 Hamburg www.hamburg–economy.de |
Hessen Trade & Invest GmbH Konradinerallee 9, 65189 Wiesbaden www.hessen–trade–and–invest.com | Invest in Mecklenburg-Vorpommern GmbH Schlossgartenallee 15, 19061 Schwerin www.gfw–mv.de |
Invest in Niedersachsen
Schillerstrasse 32, 30159 Hannover www.nds.de |
NRW.INVEST GmbH
Voelklinger Strasse 4, 40219 Duesseldorf www.nrwinvest.com |
Investment and Economic Development
Bank of Rheinland-Pfalz Holzhofstrasse 4, 55116 Mainz www.isb.rlp.de |
Saarland Economic Promotion Corporation
Franz-Josef-Roeder-Strasse 17, 66119 Saarbruecken www.invest–in–saarland.com |
Saxony Economic Development Corporation Bertolt-Brecht-Allee 22, 01309 Dresden www.invest–in–saxony.net | Investment and Marketing Corporation of Saxony-Anhalt
Am Alten Theater 6, 39104 Magdeburg www.invest–in–saxony–anhalt.com |
Business Development and Technology Transfer
Corporation of Schleswig-Holstein Lorentzendamm 24, 24103 Kiel www.wtsh.de |
State Development Corporation of Thuringia
Mainzerhofstrasse 12, 99084 Erfurt T. +49 (0)361 56 03 146 www.leg–thueringen.de |
Kaynak: T.C. Berlin Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği
[1] https://commission.europa.eu/strategy–and–policy/priorities–2019–2024/european–green–deal_en 2 https://www.consilium.europa.eu/en/policies/green–deal/fit–for–55–the–eu–plan–for–a–green–transition/ 3 SKDM Taslak Metni (Resmi onay süreci devam etmektedir):
https://www.europarl.europa.eu/RegData/commissions/envi/inag/2023/02–08/ENVI_AG(2023)742452_EN.pdf
[2] A new Industrial Strategy for a green and digital Europe (europa.eu)
[3] https://environment.ec.europa.eu/strategy/circular–economy–action–plan_en
[4] https://ec.europa.eu/info/law/better–regulation/have–your–say/initiatives/12567–Sustainable–productsinitiative_en
[5] https://commission.europa.eu/energy–climate–change–environment/standards–tools–and–labels/productslabelling–rules–and–requirements/sustainable–products/ecodesign–sustainable–products_en
[6] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_21_5916
[7] https://environment.ec.europa.eu/strategy/circular–economy–action–plan_en